eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Murat Kaymak
mkaymak68@gmail.com
HENRY DE SAİNT-SİMON -ENDÜSTRİ İÇİN EĞİTİM
23/02/2020

Saint-Simon, ilginç bir biçimde adı iyi bilenen ama yazdıkları tanınmışlığına oranla bilinmeyen bir düşünür olmuştur. Bunun kanıtlarından biri Cemil Meriç tarafından yazılmış olan “Saint-Simon/İlk Sosyolog, ilk Sosyalist”[1] adlı küçük ama etkileyici çalışmadır. Bu çalışma 1995-2017 tarihleri arasında 20 baskı yapmıştır. Bu yaygın okunan biyografiye rağmen Saint-Simon’un her hangi bir kitabı Türkçe olarak yayınlanmamıştır[2]. Benzer durum Simon uzmanlarından Busso’nun da belirttiği üzere Batıda da geçerlidir[3].

Saint-Simon, aristokrasinin yıkıldığı, yerine cumhuriyetin kurulduğu, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçildiği, kırsal nüfusun hızla işçileştiği ve yoksullaştığı bir dönemin tanığı olarak karşımıza çıkar. Eserlerinde bu “geçiş toplumunu” çözümlemeye çalışır. Çalışmaları onu kurucu ve öncü düşünür haline getirmiştir. O geliştirdiği yöntemle pozitivizmin, toplum analizleriyle sosyolojinin, siyasal görüşleriyle sosyalizmin ve sevgiyi öne çıkaran bir dini anlayışın kurucusu olmuştur. Pozitivizmle ilgili düşünceleri AugusteComte’u, endüstri toplumunun çelişkileri üzerine yazdıklarıyla Fourier ve Marx gibi sosyalistleri, toplum analizleriyle Durkheim’i etkilemiştir. Hristiyanlık üzerine yazdıkları ise kendi adına küçük ama hâlâ varlığını sürdüren bir dini topluluğun doğmasını sağlamıştır. (Carr, 2008:7-8).

Simon’un temel amacı içinde yaşadığı dönemde Avrupa’nın dağınıklığını bilim ve sanayileşmeyle birlikte düzenlemek olmuştur (Durkheim, 2017:127). Bu amaç onun çalışmalarının bir toplumsal felsefe olarak şekillenmesine neden olmuştur. Avrupa’nın birliğinin sağlanması, toplumda dini, felsefi, politik karşıtlıkların bitirilmesi en önemlisi de ezilenler ile güçlüler arasındaki mücadelenin bitirilmesini amaçlayan bu toplum felsefesi, onun yeni bilim olarak tanıttığı “toplumsal fizyoloji”nin ortaya koyduğu bilgilerle şekillenecektir.

Toplumsal Fizyoloji

Bacon ile birlikte başlayan bilimsel gelişmenin doğrudan insanın kendisini, içinde yaşadığı toplumu ele alıp incelemesine dair çalışmalarda Saint Simon, kendinden öncekilerden (örneğin Montesquieu) daha ileri bir noktayı ifade eder. Onunla birlikte toplumsal teorinin bilim olma yoluna girdiği söylenebilir.

Saint Simon’un bu katkılarının, yaşadığı dönemle ilgisi unutulmamalıdır. Simon, büyük Fransız Devrimini yaşayan, sonrasındaki kaosa tanıklık eden, sanayileşmenin (endüstrileşmenin) toplumları nasıl değiştirdiğini gözlemleyen, anlamaya ve açıklamaya çalışan biridir. Onun toplum teorisi, yaşanan sorunlardan kurtulmak için geliştirilen reformcu arayışlardan biridir. Düşüncelerinin etkisi sonraki yıllarda çok daha fazla olmuş, birbirinden çok farklı siyasal düşüncelere sahip insanlarda karşılık bulmuştur. (Akşin, 1976:15-16)

Saint Simon’un, toplumların gelişimiyle ilgili açıklamalarında iki önemli nokta bulunmaktadır. Birincisi, Condercet’ten devşirdiği ilerleme fikridir. İkincisi ise bugünü açıklama ve yarına dair çıkarımda bulunmak için tarihe yönelmek olmuştur. Tarih, onun toplumu anlamak için kullandığı bir yöntemdir (Durkheim, 2017:144). İlerleme fikri ve tarih yöntemiyle Saint Simon, toplumun gelişimindeki ilk temel nedene ulaşmaya çalışır. Örneğin, Dünya, Güneşin etrafında dönmektedir. Simon, bu dönüşün başlayabilmesi için bir ilk itici gücün gerektiği düşüncesinden hareketle toplumun başlangıcı içinde böyle bir ilk başlangıç noktasının gerekli olduğunu savunur. Simon’un doğrusal bir gereklilik arayışı onun aynı zamanda bir determinizm arayışı içinde olduğunu gösterir. İnsanın, toplumun kanunlarını yapmadığını tersine ona teslim olduğunu savunmuştur. Bu yaklaşımı ve bu yaklaşımının temeli olan fizik, astronomi gibi bilimlerin özelliklerinin toplum bilimleri içinde geçerli olması gerektiği tezikendisiniAugusteComte’dan önce pozitivizmin kurucusu haline getirmiştir. 1803 yılında yayınladığı “Lettresd’unhabitant de Geneve a ses contemporains(Çağdaşlarına Bir Cenevreliden Mektuplar)” adlı kitabında pozitivizmin bütün özelliklerini ortaya koymuştur. Ayrıca daha çok Comte ile anılan toplumsal evrimin üç düşünüş biçimi; teolojik, metafizik, pozitif düşünüş biçimlerini feodalizm, devrim ve sanayi toplumunun düşünüş biçimleri olarak görmüş, zamanla feodal, liberal ve sosyalist ekonomi ayrımıyla birleştirmiştir. (Freyer, 2012:49) Böylece çalışmalarında önce bir felsefi zemin oluşturduğunu sonrasında ise toplumsal problemlere yöneldiğini söyleyebiliriz.

İlerlemenin temel dayanağı fikirler ve o fikirleri oluşturan bilgidir. Ona göre, toplum, bir fikirler birliğidir. Birbirlerinden çok farklı olan insanları bir araya getiren temel bağ pozitif ahlaktır ve ortak düşünme biçimidir. Kurumlar ise gerçekleşmekte olan fikirlerdir. Bilgi, farklı çıkarların uzlaştırılmasının yöntemlerini bizlere sunar. “Bilim İnsanları Üzerine” adıyla yazdığı eserinde pozitif bilimlerin ruhunun, insanı ve toplumu inceleyecek biçimde genişletilmelidir demektedir. Geliştirilecek yeni bilim, insan ve toplumun bilimi olmalıdır. İnsan bilimleri, doğa bilimlerinin taklidi yoluyla kurulmalıdır. Çünkü İnsan da doğanın bir parçasıdır. Gelecekte insanları bir araya getirecek olan bilgiyi üretecek olan bilim bu olacaktır. Bu bilimin adı ise Toplumsal fizyolojidir.

Toplum, üyelerinin basit bir toplamı değildir. Kendi cümleleriyle ifade edecek olursak, “toplum her şeyden önce hakiki, düzenlenmiş bir makinedir, tüm parçalar bütünün hareketine farklı bir şekilde katkıda bulunur” (Akt. Durkheim,2017:140). Görüldüğü gibi toplumu bir bütün, bir organizma biçiminde düşünmektedir.

Toplumsal fizyoloji, toplumun kendisini, ahlakını, siyasetini konu edinir. Böylece gözleme dayanacak bu bilim ile birlikte siyasal sorunların bilimsel incelenmesi mümkün olacaktır. Bu bilimsel incelemeler sonunda toplumun ilerlemesini sağlayan zorunlu kanunlar ortaya çıkartılırsa, toplumların geleceği için öngörüde bulunmak mümkün olacaktır. İyi gözlemlenmiş bir geçmişten gelecek kolayca anlaşılabilir.

Yukarıda da belirtildiği üzere Simon için tarih, toplumsal fizyolojinin yöntemidir. Yöntemi problemlerin doğası belirler. Toplumu anlamak için geçmişe yönelmek durumundayız. Tarihin bir yöntem olarak kullanılabilmesi için onun da bilimsel olması gerekir. Artık tarih, tekil olayların, tek tek insanların üstüne çıkmalı, tüm insanlığı düşünebilmelidir. Böylece tarihin sınırları değişir ve artık tarih, hanedanlarla ilgili bir anlatı olmaktan çıkar. İyi bir geçmiş incelemesi bize, gelişmenin, ilerlemenin yönünü bilmeyi, buna neden olan öğeleri ortaya çıkarmayı, bunlardan hangilerinin ilerlemeye devam ettiğini, hangilerinin gerilediğini saptamayı ve sonuçta geleceği önceden bilme imkânı verir.

Saint Simon’un toplum kuramında en önemli kavram “endüstri”dir. Endüstri, fiziki ve fiziki olmayan emeği, sanayiyi, ticareti, organizasyonları, kısacası ekonomik üretim faaliyetlerini içerir. Ona göre 18. yüzyıl bir yıkılış, 19. yüz yıl ise yeni toplumun temellerini atmaktır. Artık toplumun, tüm bireylerin çıkarları esastır. Endüstriyel ruh, insanları bölmez, tam tersine birbirlerine bağlar. Hangi toplumun üyesi olunursa olunsun üretimin kamu yararıyla yapıldığı yerlerde “işte güvenlik ve özgürlük” ihtiyacıyla birbirlerine bağlanmışlardır. Üreticiler nerede olursa olsun arkadaşlardır. Birleşmelerinin önünde bir engel yoktur. (Durkheim: 2017:219)

Enternasyonalizm ve kozmopolitizm onun yazılarında sıkça vurguladığı konulardan biridir. Simon ülkesi Fransa’yı, endüstrinin geliştiği Avrupa’nın bir parçası sayar. Gelecekte Avrupa’nın birleşeceğini yazar. Önemli olan insanların ortak biçimde davranmasını sağlayacak ahlak ilkelerinin saptanmasıdır. Bunun için Avrupa parlamentosunun (daha sonra ulusal konseyler birliği adını vermiştir) kurulmasını önerir. Bu parlamento milli eğitime yön verecek ilkeleri belirmeyi de sorumluluğu içine almalıdır. Böylece ulusal vatanseverliğin yanında Avrupa vatanseverliği de gelişecektir (age, 224).

Bilimler, sanatlar, felsefe artık hayal üretmeyecek, toplumun mutluluğu için var olacaktır. Yeni toplumun kaynağı, varlığının teminatı üretimdir. 18. yüzyıl için geçerli olan ise tüketimdir. Üretim için uygun olan ortam toplum için de uygundur. Aydınların, politikacıların görevi üretimin önündeki engelleri kaldırmak, üretimi geliştirmek olmalıdır. Bu yapılırsa istibdat ve ihtilaller önlenir. Hedef endüstri rejimini kurmak olmalıdır. Eski toplumda insanları insanlar yönetir. Yeni toplumda insanları ilkeler yönetir. Yeni toplumun amaçları çok açıktır. Karar alıcılar bu amaçlar doğrultusunda topluma kılavuzluk ediyorlarsa, var olan düzenin yarattığı keyfilik, yeteneksizlik ve hilekârlık kendiliğinden ortadan kalkar. (Meriç, 2015:56-57)

Saint-Simon’a göre toplum iki sınıftan oluşur. Çalışanlar (bal arıları) ve aylaklar (çalışmayanlar, eşek arıları). Yeni toplumun temel sınıfı, toplumu besleyen çalışan sınıftır. Yeni toplumun sisteminde çalışanları (tüccarları, fabrikatörleri, çiftçileri, işçileri, memurları, bankacıları, bilginleri, sanatçıları), aylakların, çalışmaya katılmayanların (saray üyeleri, rahipler, askerler, toprak ağaları, para faiziyle geçinenler vb) zararından korumak öncelikli konu olmalıdır. Siyaset, üretimin gerçekleşmesini sağlamalı tüm toplumun çıkarlarını korumalıdır. Kendi deyimiyle, “toplumun varlığının temeli emek, garantisi üretimdir” (age:56).

Toplum, içinde çelişkilerin, çatışmaların, aynı zamanda dengesizliğin ve dengenin de olduğu hareket halindeki bir bütündür. Toplum bir oluştur. Toplumun belli bir dönemindeki hali o toplumun rejimini belirler. (age, 2015:60) Rejimlerin temel kanunu mülkiyet ilişkilerini belirleyen kanundur. Kanun koyucu bu ilişkilerin üretimin önünde engel olmasına izin vermemelidir. (age:61)

Simon’un son eseri “NoveauChristianisme” (Yeni Hıristiyanlık) adını taşımaktadır. Simon, Condercet ve Ansiklobedistlerin (D’Alembert, Diderotvb) materyalizmine ilk eserlerinden başlayarak eleştirel bir yaklaşım içinde olmuştur. Din, onun analizlerinde her zaman önemli yer tutar. Ona göre din, ana siyasi kurumdur. Teolojinin karşısına çıkardığı pozitif sistem, dini dışarıda bırakan bir sistem olmamıştır. Çünkü din de tıpkı felsefe ve bilimler gibi insanı gerçekliğin birliğine ulaştırmalıdır. İnsanları birleştiren ruhsal bir bağ olmalıdır. Ne var ki Hıristiyanlık bu özelliğini yitirmiştir. Bu nedenle bu görevi yerine getirecek yeni bir Hıristiyanlığın kurulmasının gerekli olduğunu savunur. Bunun nasıl kurulacağının ilkelerini ortaya koymaya çalışır. Özellikle bu konuda bilimlerin ortaya çıkardığı temel yasaları, tanrının yasaları ilan ederek, yeni toplumsal birliği bu yasalar üzerinden kurulmasını savunur. Din, felsefe ve bilim insanlığın evrensel birliğini amaç edinir. Din, felsefe ve bilimin diğer yüzüdür. Her ikisi de aynı yere götürür. Birbirlerini dışlamazlar (Durkheim,2017:230-236). Ayrıca geleceğin altın çağı geçmişte değil, insanların kendi çabalarının, çalışmalarının ürünü olarak gelecekte var edilebilecektir.

Endüstri İçin Eğitim

Saint-Simon’un, geliştirdiği düşünce sistemi içinde eğitime özel önem verdiği görülmektedir. Eğitimle ilgili (aşağıda değineceğimiz küçük broşürü sayılmazsa) bağımsız bir çalışması bulunmasa da sık sık değindiği temalardan biri olmuştur. Bu onun toplumu yeni bir geleceğe hazırlamayı savunan reformcu özelliğinden ve 19. yüzyıl düşünürlerinde eğitimle ilgili görülen tutkuyu paylaşmasından kaynaklanmaktadır.

Fransız Devrimi’nin İnsan Hakları Bildirgesinde eğitim temel insan haklarından biri olarak tanımlanmıştır. Artık yeni bir toplum vardı. Bu toplumun üyeleri devletlerinin yurttaşları olmak sıfatıyla eşittirler. Onlar arasındaki farklılık kişisel özellikleri ve beceri ve yeteneklerinden ibaret sayılır hale gelmeye başlamıştır. Bu gelişme, eğitimin yaygınlaşması ve düzenli kurumsal yapılara kavuşması açısından önemli olmuştur. Neredeyse 19. yüzyılın düşünürleri toplumsal sorunların aşılmasında eğitimden başka bir çare görmüyor gibidirler. Saint Simon da bu tutkulu anlayışa katılmakla kalmayan yazılarıyla katkı verenlerden biri olmuştur.

Saint Simon’un eğitim anlayışı, yeni toplumun özellikleriyle, onun dönüşümüyle yakından ilgilidir. Mülkiyet ve işin yapısındaki değişimler, özellikle endüstri sisteminin gelişmesi toplumları birbirlerine benzeştirmiştir. Dolayısıyla aynı süreçten geçen toplumlar için farklı düşünce sistemleri gerekli değildir. Bu nedenle söz konusu edilmesi gereken eğitim insanlığın eğitimidir. Bu eğitimle kamu vicdanı, toplumsal servetin gelişmesi, bireylerin aydınlandığını içeren bir sosyal düzen amaçlanır. En önemlisi de yaşanan eşitsizliklerin giderilerek herkesin eğitim hakkını kullanabilmesi, bilginin bütün insanların ihtiyaçlarını karşılaması sağlanmalıdır:

“…yeni siyasal düzende, toplumsal örgütlenmenin biricik ve sürekli ereği, bilimlerde, güzel sanatlarda, zanaat ve mesleklerde kazanılmış bilgilerin insan gereksemelerinin karşılanmasına olabildiğince iyi uygulanması olmalıdır; olabildiğince bu bilgileri yaymak, yetkinleştirmek, arttırmak: sözün kısası, bilimlerde, güzel sanatlarda, zanaat ve mesleklerde bütün ayrı ayrı çalışmaları olanaklı olan en yararlı biçimde birleştirmek.” (Saint-Simon,1976: 18)

Ona göre eğitim, “en genel anlamıyla, her yeni neslin, özlenen toplumsal düzene uygun hale getirilmesi için gereken tüm çabalar olarak anlaşılmalıdır”. (AuBureau De L’organisateur et du Globe (BLG),1829:249). Saint Simon’un bu tanımı daha sonra Durkheim ile birlikte eğitimin işlevsel boyutunu en iyi ortaya koyan tanım olarak benimsenmiştir.

Yukarıda toplumsal kuramına değinirken vurguladığımız üzere Saint Simon’un geliştirdiği yeni toplum anlayışında önemli olan, çalışmak ve üretmektir. O nedenle Simon’a göre eğitimin görevi, üreten insanın yetiştirilmesini esas almalıdır. Toplumu bir atölye olarak görür ve insanlar, bu atölyenin çalışanıdır. “Cenevre Mektupları”nda yer alan şu cümlesi bu düşüncesini ifade etmektedir: "Bütün insanlar çalışacak, herkes kendini ve etrafındakileri bir atölyeye bağlı işçiler olarak görecek"(Akt:Meriç, 2015:142).

Simon, eğitimle endüstri toplumu arasındaki ilişkiyi çok önemser. Onun tanımladığı endüstri, üreten insanlar topluluğudur. Fabrikadaki işçiler, girişimci olarak sahibi, tarlayı süren çiftçi, endüstri düzeninin üretenleridir. Modern eğitim onlar içindir. Ayrıca eğitim temel bir ihtiyaçtır. İnsanlar fiziksel ihtiyaçları olduğu kadar ahlaki ihtiyaçlara, geçinmeye ve eğitime ihtiyaç duyarlar. İnsanların en çok ihtiyaç duyduğu eğitim ise bir işi iyi yapabilmesini sağlayan eğitimdir

Eğitim konusunu ele alırken, sadece çocuklukla sınırlı kalınmamalıdır.Eğitimi insanın var oluşundan bu yana tarihsel seyri içinde ele almak gerektiği düşüncesindedir. Ayrıca birey, her yaşta toplumun etkisi altındadır ve onun tarafından biçimlendirir. Toplumun düzelmesi için eğitimin de düzelmesi gerekir. Çağının düşünürleri gibi reformlar öneren Simon, bu reformun önce eğitim alanında gerçekleştirilmesi gerektiğini savunur.Eğitimin kesinlikle kiliseye bırakılmaması gerektiğini savunur.

Bilgi, üretimdeki gelişmenin doğrudan bir ürünüdür. Simon, bilime dayalı bir toplumu hayal eder. Bununbaşarılabilinmesi için de genel eğitim zorunlu olmalıdır. Mevcut eğitim sisteminin iyileştirilmesini istemektedir. Çünkü eğitim, toplumsal refahın, gelişmenin, üretimin artması için önemlidir. Eğitim, insanın duygularını eğitir, alışkanlıklarını biçimlendirir. Herkesle birlikte yaşamanın kılavuzunu insana sunar.

Gençlerin eğitimi çok önemlidir. Simon, 14-21 yaş arasında olanları genç olarak görmektedir. Gençler, okumayı, yazmayı, matematiği, çizmeyi, müzik yapmayı öğrenmelidir. Çünkü, birey iş yaşamına başladığında ihtiyaç duyduğu bilgiyi almak için gerekli esnekliğe sahip değildir. Gerekli eğitimi zamanında almalıdır. Bundan yoksun kaldığında gelişimi olumsuz etkilenecektir. Temel eğitimde genç öğrenmeyi öğrenmelidir. Eksik, kusurlu bir eğitimin açtığı yaraların sonradan onarılması, ortaya çıkardığı zararlı durumların giderilmesi zordur. (BLG,1829:262).

Genel öğretim, bireye kişisel çıkar ile kamu çıkarı arasında denge sağlamayı öğretmelidir. Üyesi olduğu toplumu tanımasını amaç edinmelidir.

Simon’a göre eski eğitim, kapalı eğitimdi. Bu eğitimde çocuk aileden, anne babadan aldığı eğitimle yaşamını sürdürürdü. Artık şehirlerdeki yaşam kapalı bir yaşam değildir. İş bölümünün gelişmesiyle medeniyet gelişmiştir. Medeniyetle birlikte bireyin kamu çıkarını, genel çıkarları savunması toplumsal ilişkilerin karmaşıklığı nedeniyle zorlaşmıştır. İlköğretim, etkisi uzun yıllar süren bir eğitimdir. Ahlaki eğitim,yoğun, düzenli, sürekli ve ömür boyu olmalıdır.

Simon, pratik eğitime dair görüşlerini içeren küçük bir broşür yayınlanmıştır[4]. Üyesi olduğu İlköğretim Derneğinin yönetimiyle yaşadığı sorunlardan yola çıkan Saint Simon,  dernek yönetim kuruluna sunduğu raporunda, eğitimin toplumdaki en iyi meyveleri toplamayı amaçlaması gerektiğini yazmaktadır. Oysa üyesi bulunduğu okulun iyi yönetilmediği, yer seçiminin doğru, yönetimle ilgili gerekli reformların ise zamanında yapılmadığı ve okul müdürünün yetersiz olduğu eleştirilerinde bulunmuştur.

Eleştiri ve önerilerinde dikkat çeken noktalar şunlardır:

-Okul, kalabalığın bulunduğu yerde, merkezde olmalıdır.

-Sınıf temizliğine dikkat edilmelidir.

-Çocuklar okula uygun kıyafetler giymelidir.

-Çocuklar arasında zengin yoksul ayrımı yapılmamalıdır.

-Öğretmenler öğrencilere nezaketle davranmalı, öğrencilerde davranışları ilgi uyandırmalı.

-Temel eğitim ortaokulun kurulmasıyla devam etmelidir.

-Eğitim süresi yeterli değildir. Fransa’da çocukların üç ya da dört yıllık okul süresi, onlara gerekli olan okuma yazma, aritmetik öğrenmek için yeterli değildir. Skolastik eğitim yerine onlara başka bilgiler edineceği bir eğitim verilmelidir.

-Okuldaki eğitim şu iki konuda tatmin edici olmalıdır ve bunun için de şu iki soruya cevap verilmelidir.

1) Okuma yazma ve aritmetik eğitiminin yanında endüstriye uygun hangi bilgiler çocuğa kazandırılmaktadır?

2) Okullarda uygulanan yöntem, bu bilgilerin verilmesine uygun mudur? Nasıl uygun hale getirilecektir?

Simon, Bu iki sorunun cevabını, pozitif bilimler alanında çalışan bir isim listesini dernek yönetimine sunarak bir komite oluşturulmasını önermektedir. (Saint Simon, 1816)

Simon, endüstrinin insanları birleştirdiğini ve birbirine benzettiğini saptamasına rağmen son yıllarında toplumda birliği sağlayıcı kurum olarak din kurumunu öne çıkardığı görülmektedir. Onun endüstri rejimi salt ulusal nitelikte değildir. Tüm Avrupa’yı içermektedir. Bu nedenle birliği oluşturanları bağlayan bir sözleşmenin (ulusal öğretiler kitabı) ortaya çıkarılmasını önermektedir. (Durkheim, 2017: 186) Okullardaki eğitimin bu sözleşmeye aykırı olmaması sağlanmalıdır. Avrupa’da herkes için geçerli ahlaki ilkeleri benimseyen, kamu çıkarını yöneten, eğitime yön verecek ve bunu denetleyecek olan bir parlamentonun gerekli olduğunu belirtir (age:224).

Sonuç

Saint-Simon, Fransız Devriminin yarattığı sorunlardan fazlasıyla etkilenmiştir. Devrimin sorunları çözememiş olması onu araştırmaya ve yazmaya yönlendirmiştir. Amacı her zaman toplumsal huzursuzlukların ortadan kaldırılması olmuştur. Bu amaç onu herkes için geçerli bir bilgi üretmek için pozitivizme, toplumsal sorunları var eden ilk nedeni bulmak için ekonomideki değişimleri merkeze alan bir açıklamaya yönlendirmiştir. Saint-Simon, sadece Fransa’yı düşünen, Fransa’nın devrim sonrası yaşadığı sorunlara çözüm arayan biri olmadı. Onun analizlerinde ve toplumsal yaşama dair önerilerinde Avrupa’nın birliği, temel amaçlardan biridir. Simon, Avrupa’nın bitmez tükenmez savaşlarını, halkın yaşadığı yoksulluğu, salgın hastalıkları orduda yer alarak yaşayarak deneyimlemişti. Avrupa’da gördüğü tüm karşıtlıkları başta Katolik-Protestan, Dindar-Dinsiz, Demokrat-Muhafazakâr ayrımlarını doğru bulmuyordu. Onun gözlemlerinde sadece güçlü olanlar zayıf olanları sömürmekteydi. Bu nedenle ezilenlerin birleşmesi, onun için geleceği kurmada olmazsa olmaz noktalardan biri.

Eğitim, onun için yeni toplumun kurulmasını amaçlamalıydı. Bu nedenle zorunlu olmalı ve tümüyle bilime dayanmalıdır.

Kaynakça

Carr, H. E.(2008) Devrim Okumaları (Çev:Elif Gazioğlu), Daktylos Yayınevi, İstanbul.

AuBureau De L’organisateur et du Globe (1829), Doctrıne De Saınt-Sımon: Exposıtıon, Paris. (Metin içinde BLG olarak gösterilmiştir) Digital baskı için: https://gallica.bnf.fr/ark:/12148/bpt6k85469w.r=saint%20simon%20doctrine?rk=42918;4

Durkheim, E.(2017), Sosyalizm Dersleri (Çev: Gökçe Yavaş), İstanbul, Pinhan Yayınları

Freyer, H.(2012), Sosyoloji Kuramları Tarihi (Çev: Tahir Çağatay), Ankara, Doğu Batı Yayınları.

L'EcoleNationaleSupérieuredesMines de Paris (1979) “La sociétéindustrielle

vue par Saint-Simon” Tecnihque et Cultüre No: 1. Erişim: http://hdl.handle.net/2042/30612

Meriç, C.(2015), Saint-Simon, İlk Sosyolog, İlk Sosyalist, İstanbul, İletişim Yayınları,

Simon, S.(1816) QuelguesİdeesSoumises/ A L’Assemblee general de la SocieteD’instructionPrimaire. Simon’un bu küçük broşürünün digital baskısı için https://gallica.bnf.fr/ark:/12148/bpt6k834055/f1.vertical .

Simon, S. (1976) İki Kervan: Hükümet-Yönetim (Çev.Sina Akşin). İçinde: Sosyalist Düşünce Tarihi C.1, Ankara, Bilgi Yayınevi.



[2] Saint-Simon’dan Türkçe olarak yayınlanan dört makale bulunmaktadır. Bu metinler Mete Tuncay tarafından derlenen “Sosyalist Siyasal Düşünceler Tarihi- C.1,(1976) Bilgi Yayınları, Ankara” içinde Sina Akşin tarafından  C. Bougle’nin “L’Oeuvred’Henri de Saint-Simon(Paris 1925) kitabın “L’İndustrialismSocialiste” bölümünden seçilmiş kısa metinler içermektedir.

[3]https://www.humanite.fr/tribunes/henri-saint-simon-philosophe-de-l-industrialisme-508763Busso, bu durumun oluşmasında kendisinden önce yaşayan ve XIV Louis dönemini anlatan 16 cilt anılarıyla ünlü olan uzak akrabalarından Louis de Rouvroy de Saint-Simon (1675-1755) karıştırıldığını belirtir.

[4] Broşürün yayım tarihi üzerinde belirtilmemekle birlikte Simon’un biyografilerinde 1816 tarihinde yazıldığı belirtilmektedir. Bkz. “Oeuvreschoisies de C. H. de Saint-Simon: Essai sur lesoeuvres et la doctrine” 1839, Bruxelle. Erişim adresi: https://books.google.com.tr/books?id=b7JHAQAAMAAJ&printsec=frontcover&hl=fr&source=gbs_ge_summary_r&cad=0#v=onepage&q&f=false



2971 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları