eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Ünal Özmen
ozmenu@gmail.com
Çocuklara felaketlerle mücadele eğitimi veriliyor mu?
13/03/2020

Doğal ve insani felaketlerle baş etmedeki becerimiz ne durumda? Deprem, kasırga, su baskını, yangın, iklim değişikliği ve salgın hastalık gibi doğanın ve insanın ölümüne yol açan felaketlerle, aynı zamanda insanlığın ölümüne de neden olan savaşlara karşı ön alıcı tutum geliştirme bilincine sahip miyiz?

Korona virüsü, bir aydan kısa bir sürede Çin'deki balıkçı pazarından çıkıp AB Parlamentosuna girdi. Suriye'deki savaş, ateş menzilinin çok uzağındaki Akdeniz kıyılarında insanların ölümüne neden oluyor. Dünyanın herhangi bir yerindeki deprem, kasırga, kuraklık veya aşırı yağış wall Strett borsasını çökertebiliyor. Peki, eğitim sistemleri bizi küresel felaketlere hazırlayabiliyor mu?

Doğa ve insan kaynaklı afetlerin nedenleri ve alınacak önlemler bilgisi, örgütlü olarak sadece okullarda verilebilir. Davranışa dönüşmeyen medya bilgisini eğitici saymadığımız için eğitim kurumlarının bu konuda ne yaptığı önemli. Hemen belirteyim ki Türkiye öğrencilerine yeterli, gerekli ve etkin bir afet eğitimi veremiyor; çocukları afet durumlarının psikolojik etkilerine hazırlamadığı gibi afetlerin travmasını atlatmalarına yardımcı olacak maddi ve manevi desteği de sunamıyor.  

Bizim müfredatlarda ve ders kitaplarında, felaketin ardından yapabilecekler bilgisine sınırlı oranda yer verilmekle birlikte önleyici tedbirler üzerinde pek durulmuyor. Eğitim kurumlarında afet konusunda özel eğitim almış öğretmen kadrosu bulunmadığı gibi afet eğitimi, öğretmenlerde aranan yeterliliklerden biri de değil. Artık formal eğitimden sayılan Hayat Boyu Öğrenme (yetişkin) eğitimi de mutfakta hangi yemeği nasıl yapabileceğimizi öğretir ama mutfakta çıkan yangını nasıl söndüreceğinizi öğretmez! Açıkçası mevcut eğitim sistemi bizi ve çocuklarımızı afetlerle baş başa bırakıyor.

Deprem, depremler ülkesi olan Türkiye'nin eğitim programlarına 1999 Marmara depreminin ardından girdi. Aradan 20 yıl geçti, programlar yedi, ders kitapları 20 kez değişti, fakat o tarihte yeni ve önemli olan deprem çantası hazırlama, deprem anında sıranın yanına çömelmek gibi pratik birkaç bilginin (sadece bilgi) üzerine ne yeni bilgilendirme ne de bildiğini pratiğe dönüştürecek uygulamalar eğitimin konusu olamadı.

MEB, sağlık ve doğa olaylarının risklerini, ders ve konu sayısının az olduğu ilkokul düzeyinde eğitimin konusu yapıyor. Ders çeşitliliğinin arttığı ortaöğretimde tümüyle gündeminden çıkıyor. Piyasacı kafa, ortaöğretim programlarında ve ders kitaplarında toplumsal ve sosyal içeriklere yer açmıyor. Liselerde Sağlık Bilgisi ve Trafik Kültürü diye bir ders var ama bu derste sadece kişisel korunma ve önlemlere yer verilir. Trafik, sanki şoför okulu imiş gibi okullarda yıllardan beri ayrı bir ders konusu olarak korunur. Fakat felaketle sonuçlanan salgınlara, virüslere, doğa olaylarına derslerde kavram olarak bile yer verilmez. Her türlü afet ve viral salgınların ele alınabileceği derslerin başında 3. sınıftan itibaren 8. sınıfa kadar temel ders olarak okutulan Fen Bilimleri dersi gelir. Öğrenci, altı yıl okuduğu bu derste, "Yıkıcı Doğa Olayları" konusu ile sadece bir kez 5. sınıfta karşılaşır. Konunun iki kazanımından biri, sanki umursamayın dercesine kaleme alınmış "Depremler, volkanik patlamalar, seller, heyelanlar, hortum, kasırgalara ayrıntıya girmeden değinilir." Böyle ifade edilen bir ders amacına ulaşabilir mi?

"Doğal afetlerin toplum hayatı üzerine etkileri" ve "Küresel sorunların çözümüne yönelik fikir önerileri geliştirmek" gibi birkaç kazanıma, ortaokul 5 ve 7. sınıf Sosyal Bilgiler programında yer verilmiş olduğunu belirtmeliyim. Yeterli bulmasam da gayet iyi ifade edilmiş bu iki kazanımın, belirtilen sınıflar için fazlasıyla üst düzey anlatı gerektiriyor. Ne yazık ki ortaöğretim düzeyinde ele alınması gereken kazanımlar, öğrenim hayatının bir noktasında çocuklara vermek gerekir diye düşünülüp boş bulunan yere sıkıştırıldığı için kalıcı farkındalık yaratma şansını yitiriyor. 

Bizim henüz eğitimin konusu yapamadığımız afetlerle baş etme becerilerinin ayrı bir dersin konusu olması gerektiğini düşünen eğitimbilimci ve politikacılar var. Afet eğitimini bir an önce biz de gündemimize almalıyız. Konusu ağırlıkla insani krizler olan bir derse Japonya’dan daha fazla gereksinimimiz olduğu açık. Çok şükür, burnumuzu sokmadığımız savaş kalmadı; ülkemiz boydan boya fosil yakıt borularıyla döşeli, yakında bir de nükleer santralimiz olacak! Eh, bir de olmadık yerde kriz yaratan iktidarımız varken başlı başına bir afet üniversite bile gerekebilir bize!    



493 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Ortaçağ'dan günümüze sınavlar - 15/05/2020
Galileo mu Sokrates mi?(!) - 01/05/2020
“Tabula rasa” - 24/04/2020
Eğitimi Wi-Fi’ye bağlamak - 17/04/2020
Okulun ihmal ettiği beceriler - 11/04/2020
İnanmak kötü bir şeydir! - 11/04/2020
"Başarısız" öğrenciler sınıfta kalsın mı geçsin mi? - 28/02/2020
Türkiye’nin Avrupa’ya gönderdiği öğretmen ve imamlar proselit mi ? - 23/02/2020
Ağa'nın Adaleti - 23/02/2020
 Devamı