Eğitim bakanları sanayi sitelerine verdikleri sözü tutacağım derken çocuklara basit, hem de çok basit yaşamsal becerileri kazandırmayı unuttu. İşte, gördüğünüz gibi virüslere kapılmamanın ve yayılmasını önlemenin tıbbi bilgi gerektirmeyen yollarını televizyonlar öğretmeye çalışıyor.

Eskiden çocuk okulda öğrendiğini ev halkına öğretirdi; aşı olmanın insanı bulaşıcı hastalıklardan koruduğunu anama anlattığımı anımsıyorum. Eğitim, kırk yıldır çocuklara el yıkama, mendil kullanma, kişisel eşyaların ortak kullanılmaması, ateşli öksürüğün hastalık belirtisi olabileceği ve sağlık kuruluşuna başvurmak gerektiğini, gerektiğinde maske kullanma, yaşlılara yardım etmeyi öğretemiyor. Okulun ihmal ettiği becerileri kamu spotlarıyla kazandırıp, kazanımın uygulamasını polisle denetliyoruz.

Bilim insanları, kitlesel ölümlere yol açan virüslerin ortaya çıkması engellenemese bile basit önlemlerle insan yaşamını daha az etkileyecek şekilde kontrol edilebileceğini söylüyor. Nitekim, "Hiçbir virüs, alacağımız tedbirlerden daha güçlü değildir!" uyarı sloganı da bu tezi doğrulamaktadır. Ne yazık ki kişisel korunma ve önlemlerin önemi bilinmesine rağmen, bireylerin olası salgınlara karşı hazırlanmadığı, eğitim ve eğitim kurumlarının rolünü yerine getirmediği de görülmektedir. Çocukları hayatın risklerine karşı güçlendirmesi gereken 12 yıl (zorunlu eğitim) heba olup gidiyor. Beceri Atölyeleri'nde iş becerisi yerine hayatta kalma becerileri öğretilseydi kötü mü olurdu. Aha da gerekli oldu!

Afetler yoksulları ve çocukları affetmiyor; yoksullar işini, çocuklar okulunu kaybediyor. İşini kaybedenlerin sayısı bilinmiyor. ABD'de, Mart'ın son haftasında işsizlik oranının yüzde 16'ya ulaştığı (kızım da bu yüzde 16'ya dahil oldu) dikkate alındığında dünyanın işsizlik pandemisine girdiği söylenebilir. Pandemi, 202 ülkede okulların da kapatılmasına neden oldu; okulunu kaybeden öğrenci sayısı 2 milyar.

Uzaktan eğitim çöktü, iyi de oldu!

Birçok ülke öğretim faaliyetini "Uzaktan Eğitim"le yürütüyor. Türkiye de bunlardan biri. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, kurdukları Eğitim Bilişim Ağı'nın Çin'in ardından en işlevsel altyapıya sahip olduğunu ve eğitime hazır olduklarını anlatıp duruyor. Oysa EBA internet aracılığı ile öğrenciye ulaşan bir sistem; Türkiye'de öğrencilerin yüzde 20'sinin internet erişimi olmadığını ve dünyanın en düşük hızda internet kullanıcısının Türkiye olduğunu o da yayına başladığında fark etti.

İslamcı iktidar, okul eğitiminde olduğu gibi uzaktan eğitimi de din, şiddet, ayrımcılık gibi iktidar ideolojisinin temel dayanaklarının daha geniş kitlelere ulaştırılması fırsatı olarak değerlendiriyor. Altyapısıyla zaten kullanıma hazır olmayan uzaktan eğitim deneyiminin içeriği itibariyle de eğitimsel amaçlardan uzak oluşu, toplumu başlamadan bu platformlardan uzaklaştırdı. Bence iyi de oldu! Böylece öğretmenler, düzensiz içeriklerle sınıfına müdahle edilmesinin önüne geçerek öğrencileriyle kaldıkları noktadan devam edip sınıf mahremiyetini ve mesleki özerkliklerini koruyabilecekleri Whatsapp, Google, Youtube gibi platformlar yöneldi.

Eğer bu pandemik durumun ardında "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak"sa, eğitimde de kalınan yerden devam edilmeyecek demektir. Tabi değişim, hiçbir şey eskisi gibi olmasın demekle, yerine yenisini koymakla sağlanabilir ancak: Eğitimde "yeni"; bilginin bilimi, becerinin yaşamı, değerlerin dayanışmayı esas alması olacaktır; olması gereken de budur...