eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Ünal Özmen
ozmenu@gmail.com
Galileo mu Sokrates mi?(!)
01/05/2020

 


Genco Erkal, Yalınayak Sokrates'i YouTube'dan paylaştı. Usta sanatçı, oyundan birkaç gün önce de oyunun sahnelenme hikayesini yayınlamıştı. Oyunu, sahneye konduktan birkaç ay sonra, (gösterimi kaçırma endişesiyle uzunca bir yolculuğu göze alarak) İstanbul'a gidip Dostlar Tiyatrosunda izlemiştim. 10 yıl kadar sonra Ankara'da tekrar izlediğimde, 1985'te tiyatroya değil, 12 Eylül'de kaybettiğimiz özgürlük arayışına gitmiş eylemcilerden biri olduğumu düşünmüştüm. 


Genco Erkal, tanıtım videosunda, oyunun gördüğü eskimeyen ilgiyi haklı olarak özgürlük arayışına bağlıyor. Bir diğer nedenin de daha önce sahnelediği "İşkence edilmekten korkarak düşüncelerini inkar eden bir bilim adamı hikayesi olan" Galileo oyunu olduğunu söylüyor. "Galileo" diyor "Bilime ihanet etmesinden, kendi düşüncesine ihanet etmesinden dolayı onu eleştiren bir oyundu. Sokrates ise Galileo'nun tersine, düşünceleri uğruna ölümden kaçınmayan özgürlüğe düşkünlüğü ve demokrasiye olan bağlılığı ifade eden bir filozofun öyküsüydü."


Genco Erkal, sözüne ve eylemine saygı duyulan, söyleyiş tarzıyla da sözün anlamını güçlendiren saygın biri. Genco Erkal'ın, Galileo’ya haksızlık ettiğini düşündüğüm ve aynı zamanda ölümü yücelten yukarıdaki ifadelerinin, izleyicilerinin genel kabulüne dönüşme ihtimali oldukça yüksektir. İfadelerin sebep olacağını düşündüğüm algıyı kırma şansım olmadığını da biliyorum. Yine de kimi itirazlarımı paylaşarak şansımı denemek isterim. 


Bizim için ölümü göze alanlar elbette saygımızdan fazlasını hak ediyor. Ne var ki amaçları uğruna ölümü göze alan insanları yüceltirken bunu göze almayan/alamayanları yerebilir miyiz, buna hakkımız var mı? (Barış Bildirisi imzacısı olduğu için KHK ile üniversitelerinden atılanlar arasında, bildiriyi imzalamayıp üniversitede kalanlara tavır koyanlar olmuştu. Onlar, üniversitede kalıp bilim yapmaya devam eden arkadaşlarına haksızlık etmiş sayılmaz mı?) Ayrıca ölüm eyleme ayrı bir değer katıyorsa, yanlış bulduğumuz amaçlar uğruna hayatını hiçe sayanlar da aynı saygıyı hak etmiş olmaz mı? 


Sayın Erkal'ın ifadelerinden hareketle başka birçok soru daha çıkarılabilir: Ölümü göze alacak bir değer var mı? Ölüm pahasına elde edilen şey, ölmeden elde edilenden daha mı değerlidir? İnsan hangi durumlarda ölüme meydan okuyabilir ya da okumalıdır? Bunlar gazete yazısını ve yazarını aşan, herkesin durduğu yerden yanıtlayacağı sorulardır. Ama sanırım, Galileo'nun bilime ihanet edip etmediği ve Galileo-Sokrates karşılaştırması gibi verileri mevcut  sorular karşısında pek çok kişi tereddütsüz ortak kanıya sahiptir. 


Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Bertolt Brecht'in Galileo oyunu "İşkence edilmekten korkarak düşüncelerini inkar eden bir bilim adamı hikayesi" değil. Kimi eleştirmenler Brecht’in, Hitler faşizmi karşısında bilim etiğine uygun davranmayan bilim insanlarını Galileo gibi davranmakla eleştirdiğini yazsa da Brecth, Galileo'nun gerçeği düşmandan saklayarak bilimi koruduğunu savunur. 


Yaşadığı dönemin bilim insanlarının iktidarlarla ilişkisini Galileo üzerinden anlatan Brecth, 1938'de yazdığı oyununu, buluşlarını iktidarlara teslim eden bilim insanlarına öfkesi arttıkça revize eder (1944 ve 1955) ve Galileo da ondaki değişimden payını alır. (Brecth için Galileo dahil hiç kimse mükemmel değildir.) Buna rağmen onun bilime ihanet ettiğini düşünmez. Brecth’in oyunu yazarken/düzeltirken düştüğü notta “Aslında oyun sanatının ağırlık noktası, büyük fizikçinin ahlaki sarsıntısını yalnızca bir tökezleme olarak sergilemekte toplanmalıdır.” der. Brecth’in Galileo’nun bilimci kişiliğine eleştirisi bu kadardır. 


Bertolt Brecht'in Galileo oyununda, Galileo, kiliseye direnmemesinin bilim çevrelerinde eleştirildiğini (Eleştirenlerin biri de Kepler’dir. Kepler, Galileo'yu kastederek “Kimilerinin ihtiyatsızca davranışı sonucu, seksen yıl boyunca serbest kalmış olan Copernicus’un eserlerinin okunması şimdi yasak!” demiştir.) öğrendiğinde, ziyaretine gelen eski öğrencisi Andrea’ya “Uğraşıma ihanet ettim!” demesi dışında onu ihanetle suçlayan diyaloğa rastlanmaz. Evet, öğrencisi Andrea, mübaşir Galileo'nun itirafını ilan ettiğinde büyük bir hayal kırıklığı yaşar ve hocasına öfkelenir. Ancak sekiz yıl kadar sonra, Hollanda’daki hocası Fabrizius'ın görevlendirmesiyle göz hapsindeki Galileo'yu ziyaretine gidip Galileo'nun gizlice yazıp yerkürenin içinde sakladığı "İki yeni bilim dalı olan mekanik ve yerçekimi yasaları üzerine konuşmalar" (Discorsi) kitabını basılmak üzere Hollanda’ya götüren de Andrea olur. Fikrinden döndüğü düşünülen Galileo, gözetim altında “ihanet” ettiği fikrini geliştirmeye harcamıştır! Galileo ölmüş olsaydı belki yüzlerce yıl sonra keşfedilecek fizik ve matematik yasalarının sekiz yıllık gecikmeyle bilim dünyasına armağan edilmesiyle heyecanlanan Andrea, hocası hakkındaki değişen yargısını şöyle dile getirir:

Andre: Biz de sizin karşı tarafa geçtiğinizi düşünmüştük, size karşı yükselenler arasında en yüksek ses benimkisiydi. 

Galileo: Öyle olması gerekiyordu. Ben bilim öğrettim ve gerçeği yadsıdım. 

Antrea: Ama bu (gizlice yazdığı kitap) her şeyi değiştiriyor, her şeyi!

Galileo: Öyle mi?

Andrea: Siz, gerçeği sakladınız! Düşmandan sakladınız! Demek ki ethik alanında da bizlerden yüzyıllarca ileriydiniz.

Galileo: Bunu açıkla Andrea.

Andrea: Biz de sokaktaki adamla birlikte şöyle diyorduk: ”Galileo ölmek pahasına bile öğretisinden dönmeyecektir.” Siz geldiniz ve “Öğretimden döndüm ama yaşayacağım!” dediniz. “Siz artık ellerinizi kirlettiniz” dedik. “Boş kalacağına kirlensin, daha iyi!” diye karşılık verdiniz.

Galileo: "Boş kalacağına kirlensin daha iyi." Evet, kulağa gerçekçi geliyor. Bana da uyuyor. Yeni bir bilim, yeni bir ethik!


Şimdi Galileo-Sokrates karşılaştırmasıyla devam edebiliriz; Galileo'nun doğumundan ölümüne bütün hayatını biliyoruz. Engizisyon kayıtları ve kayıp birkaç mektubu dışındaki el yazmaları ulaşılabilir noktadadır. Sokrates hakkındaki bütün bilgimiz ise Platon'un diyaloglarına dayanır. Platon'un, hocasını kahramanlaştırmış olma ihtimali gözardı edilmiyor.

 

Galileo bilim insanıydı, Sokrates bilgisine inanç düzeyinde bağlı bir filozoftu. Bilim uğruna ölene pek rastlanmaz (Buruno da engizisyonun gazabından kurtulmaya çalışmıştır.), tarih kitapları inancı uğruna ölenlere doludur.


Sokrates için ölüm, gardiyanın salıverme teklifini, Sparta kralının kaçış planını reddedecek ölçüde amaçtı. Galileo ise yargılanma olasılığı anımsatıldığında "Engeller karşısında iki nokta arasındaki en kısa çizgi, bir eğri olabilir." diyerek düpedüz ölüme gitmeyeceğini önceden söylemiş hayatı seven biriydi.


Sokrates, kendisini aklayacağını düşündüğü, kararına uyacağı "halktan" oluşan bir jüri önünde  savunma yapma hakkına sahipti. Galileo'nun sorgucusu da yargıcı da aynı otoriteydi.


Sokrates, fikirlerinin ve öğrencilerinin yönetimindeki Atina'yı korumak istiyordu. Galileo, karşı olduğu yönetimi ve düşünce biçimini değiştirmek istiyordu.


Sokrates işkenceye maruz kalmadı; Galileo'nun sorgusu, ölümün kurtuluş olarak görülebileceği işkence aletlerinin önünde yapıldı. (Galileo, kendisi gibi Copernicus'un güneş merkezli evren görüşünü savunan Buruno'nun direğe asılarak yakılmasının tanığıydı. Galileo, sekiz yıllık suskunluğunu kastederek "Saygınlığınız o kadar arttı ki artık susamazsınız" diyen Andrea'yı şöyle yanıtlar "Roma, ben sustuğum için saygınlığımın artmasını sağladı. Odun ateşinin üzerinde bir domuz gibi kızartılmayı da göze alamam!"


Koşullar ve idealler açısından baktığımızda Sokrates'le Galileo arasında başka ayrımlar da bulabiliriz. Fakat benzer yönleri daha az değildir. Aynı yaşta yargılanmış olmalarından başlayarak uzunca bir liste çıkarabiliriz. Galileo ile Sokratesi aynı düşünce dünyasının kahramanı yapan da bu benzerlikleridir. Biri ile ötekini yetip yüceltmek mümkün değildir. 


Tekrar belirtmek gerekirse Brecth’in oyunu, Galileo’yu yargılayan, onu ihanetle suçlayan bir hikaye değil, yaşam öyküsüne sadık bir kurgudur. Ve bilime ihanetle itham edilecek son kişidir Galileo. Bu nedenle Galileo'nun olumsuz anlamda Yalınayak Sokrates oyununa esin kaynağı olması ve bunu öğrenmiş  olmak beni şaşırttı. Fakat şaşkınlığım, YouTube'da kaldığı sürece oyunu birkaç kez daha izlememi engellemeye, Genco Erkal'ın entelektüel sanatçılığına duyduğum saygıyı azaltmaya yetemez. Hala izlemediyseniz tavsiye ederim. Kanala abone olmayı unutmayın. https://youtu.be/6y72G0ITiUc



621 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Ortaçağ'dan günümüze sınavlar - 15/05/2020
“Tabula rasa” - 24/04/2020
Eğitimi Wi-Fi’ye bağlamak - 17/04/2020
Okulun ihmal ettiği beceriler - 11/04/2020
İnanmak kötü bir şeydir! - 11/04/2020
Çocuklara felaketlerle mücadele eğitimi veriliyor mu? - 13/03/2020
"Başarısız" öğrenciler sınıfta kalsın mı geçsin mi? - 28/02/2020
Türkiye’nin Avrupa’ya gönderdiği öğretmen ve imamlar proselit mi ? - 23/02/2020
Ağa'nın Adaleti - 23/02/2020
 Devamı