eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Ünal Özmen
ozmenu@gmail.com
İsmet Berkan köşe yazarı mı köşe işçisi mi?
27/03/2012

 

Nabi Avcı entelektüel sayılır mı?
BirGün 27 Mart 2012
   
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Nabi Avcı’ya yönelik “Entelektüel birikimini Erdoğan uğruna ayaklar altına alıyor.” eleştirisine yanıt Başbakan Tayyip Erdoğan’dan geldi. İzlediğim kadarıyla henüz Avcı’dan bir yanıt çıkmadı. Erdoğan, Avcı adına kullandığı yanıt hakkında “Bunların entelektüele saygısı yoktur; olsaydı Profesör Doktor Nabi Avcı’ya saldırmazlardı!” dedi (23 Mart 2012). Başbakan, uzak ülkelere uçmadan önce Frank Furedi’nin “Nereye Gitti Bu Entelektüeller?” sorusunu yanıtlıyordu sanki. ‘Aha burada aradığın entelektüel!’

Demokrasi, özgürlük, , insan hakları, laiklik, hak, hukuk, eşitlik, adalet kavramlarını her gün iğdiş eden Başbakanın bu kavramı bize bıraktığını sanmıştım. Hiçbir çıkar gözetmeden insanlık adına egemenlerle çatışmayı göze alan ve hepi topu bir avuç kalan kişiye yakıştırıp kullandığımız bu kavramı şimdi gel de Büşra Ersanlı için kullan bakalım. Birkaç kez daha kullanırsa korkarım, bunları kavramsallaştıran aydınlara entelektüel demeye dilimiz varmayacak. Entelektüel sıradan, değersiz bir sözcüğe dönüşecek.

Başbakan’ın Nabi Avcı’nın profosör ve doktor unvanlarına özellikle vuru yapmasından anlıyoruz ki entelektüelliği okunarak elde edilen akademik bir unvan sanıyor. Nabi Avcı’ya değil unvanına entelektüel diyor. Oysa Nabi Avcı Başbakanla yakınlaşarak kısmen de olsa sahip olduğu entelektüel kimliğini yitirmiş biri. Bilebildiğim kadarıyla eskiden fikirlerinin peşinde koşan, bağımsızlığına önem veren biriymiş. (Öğretmeninin kendisine gönderdiği, sitem dolu mektuptan da anlıyoruz bunu) Deniyor ki AKP milletvekili değil de üniversitesinde olsaydı, canhıraş savunduğu 4+4 yasa teklifine karşı mutlaka bir bildiri ile tepki gösterirdi. Ne olduysa olmuş, kendini bir başka iradeye teslim etmiş.

Erdoğan ve çevresi bilmeli ki entelektüellik, kişinin yaptığı meslekle değil, tutumuyla ilgilidir (Furedi, 2004). Fured’ye göre bir alanda uzman bir akademisyen olmak entelektüel olmaya yetmez; akademisyense aynı zamanda özerkliğe ve bağımsızlığa ulaşabilmesi gerekiyor. “Entelektüeller, kurumlarca tutulabilirler ancak hayal güçleri ve çalışmaları bu kurumlarla sınırlanmış bir hale geldiği takdirde, salt bir uzman ve teknokrat haline gelecektir.” diyor Furedi. Entelektüellerin statükoyla “huzurlu bir ilişki” içinde olmalarını yadırgıyor; egemenin çıkarına hizmet eden, emre amade okumuşlardan nefret ediyor. (Nereye Gitti Bu Entelektüeller, 2004 Birleşik Yayıncılık)

***

İsmet Berkan, köşe yazarı mı, köşe işçisi mi?

İsmet Berkan, kesintili eğitim yasa teklifine itirazı olan Hürriyet okurlarını ikna etmek üzere kaleme aldığı pazar günkü yazısında aldatıcı bir başlık kullanmış; “Kolejler geri geliyor…” Teklifin yasallaşmasıyla ortaokulların açılacağı, okul çeşitliliğinin artacağı doğal olarak yabancı kolejlerin de (lise) orta kısımlarını açabileceği bilinmeyen bir şeymiş gibi… Yazının tamamını okuyunca, okurunu teklifin yeni halini kabule davet ettiğini anlıyorsunuz. İnandırıcı olamayacağını bildiği için de aldatıcı bir yol izliyor.

İsmet Berkan’ı yanıtlamak gerek; çünkü bilim üzerine kafa yoran biri izlenimi veriyor; bilimin, insan hayatını kolaylaştıran alet üretme kadar, insana, sosyal hayatını biçimlendirme yollarını göstermesi için de gerekli olduğunu anımsatmak için… “Seçmeli ders paketleri sayesinde din eğitimi talebi karşılanabilecek” diye düşünüyorsanız (İsmet Berkan böyle diyor); din eğitimini, kendi çapında bilimsel bir kurum olan okul içinde, bilimsel süreçlerden elde edilmiş bilgilerin arasında karşılanması gereken bir “talep” olarak görüyorsanız bilimin, insan aklına da şekil veren yönünü inkâr ediyorsunuz demektir. Siyasetçiler öyle düşünebilir; fakat bırakın bilim insanını, bilim merakı gelişmiş biri böyle düşünemez.

Eğitim Komisyonu Başkanı Nabi Avcı, “Müfredatlarda köklü bir değişiklik olmayacak.”,”Öğrenciler başka bir binaya gitmeyecek.”, “Öğrenciler ortaokulun birinci sınıfından itibaren Fen-Matematik, sosyal, ticaret, din, spor, sanat, tarım paketlerinden birini seçecek.” demiş ve Berkan mümkün mü demeden bunları bize naklediyor. Öğrencileri 5. sınıftan itibaren yedi farklı alana yönlendirip mevcut müfredatlarla yola devam edilmesi gerçekten mümkün mü? Yasa teklifinin kesintililiği öngören maddesinin gerekçesi büyük oranda farklı yaş gruplarının aynı mekanda bulunmasının sakıncaları üzerine inşa edilmiş. Avcı’da teklife imza atmış. Fakat Berkan’ın aklına bu çelişkiyi de sormak gelmiyor.

Berkan yazısında, hükümetin 2012 yılı bütçe sunuşunda yüzde 43 olarak açıkladığı okulöncesi eğitimdeki okullaşma oranının yüzde 60 olduğunu iddia ediyor. Amacı, AKP’ye şirinlik yapmak olamaz, dizgi hatası olmalı derken okulöncesi eğitim hakkından yararlanamayan yoksulların oranını neden düşük gösterdiğini sonraki paragrafta anlıyorsunuz. Okul öncesi eğitimin zorunlu olması gerektiğini savunamıyor. Ancak “Yasayla belli bir mühlet (İki yıl) daha verilirse ve sonra da 1 yıllık okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilirse iyi olur aslında.” diye bir öneride bulunabiliyor AKP’lilere. Okulöncesi eğitimi zorunlu kılmayan teklife eleştiri, muhalefete destek anlamına gelir korkusuyla ‘zorunlu olmalı’ diyemiyor; “olursa iyi olur” diyebiliyor ancak! Ele aldığı konuyla hiç ilgisi yokken son tümcesinde konuyu CHP’nin tutumuna bağlamayı da ihmal etmiyor. “CHP’nin derdi bu yasayı düzeltmek değil, ona kategorik olarak karşı çıkmak.” diyor. İş icabı olsa gerek.

Alın size Furedi’nin “Nereye gitti bu entelektüeller?” sorusuna bir yanıt daha.

***

Başbakan dershaneler konusunu Pensilvanya ile görüşmüş olmalı

Başbakanın dershaneleri garabet olarak ilan etmesinin üzerinden nerdeyse dört yıl geçti fakat dershane ve devam eden öğrenci sayısı bu sürede ikiye katlandı. Yani sözü havada kaldı. Bu bakımdan Seul’e giderken havada yaptığı dershanelerin ve LYS’nin kaldırılacağı açıklaması yorumlamaya değmez.

Başbakan bu açıklamasıyla, bu gün TBMM Genel Kuruluna inecek olan kesintili eğitim yasa teklifine meşruiyet arıyor: Tartışmalı teklifin, sınava dayalı sistemi ve onun sonucu olan dershaneleri ortadan kaldırmak gibi büyük bir amaca hizmet ettiği algısını oluşturmaya çalışıyor. Boş bir konuşma yani.

Başbakanın açıklamasının not edilmesi gereken kısmı, dershanelerin okula dönüşmesi konusunu bazı dershane sahipleriyle görüştüğünü söylemesiydi. Resmen örgütlü dershaneciler açıklamayı benimle birlikte öğrenmişler. Sanırım bu konuyu telefon aracılığı ile Gülen’le görüşmüş. Doğru olan da bu, ülkenin en büyük dershanecisi o çünkü.


1868 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Ortaçağ'dan günümüze sınavlar - 15/05/2020
Galileo mu Sokrates mi?(!) - 01/05/2020
“Tabula rasa” - 24/04/2020
Eğitimi Wi-Fi’ye bağlamak - 17/04/2020
Okulun ihmal ettiği beceriler - 11/04/2020
İnanmak kötü bir şeydir! - 11/04/2020
Çocuklara felaketlerle mücadele eğitimi veriliyor mu? - 13/03/2020
"Başarısız" öğrenciler sınıfta kalsın mı geçsin mi? - 28/02/2020
Ağa'nın Adaleti - 23/02/2020
 Devamı