eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Ünal Özmen
ozmenu@gmail.com
Niyet kötüyse sonuç da kötü oluyor
16/05/2012

Niyet kötüyse sonuç da kötü oluyor

AKP’nin seçim başarılarında, çocuklar üzerinden seçmenlere (öğrenci velilerine) ulaşmanın yollarını bulmasının büyük bir payı olduğu yadsınmaz bir gerçek. Ders kitaplarının ücretsiz dağıtılması, 2007 seçim sonuçlarını etkileyen önemli faktörlerden biriydi. Başbakan Erdoğan bunu bildiği için 2011 genel seçimlerinde kısa adı FATİH olan bir projeyle çıktı seçmenlerin karşısına. Seçim konuşmalarında üzerinde en çok durduğu konu elektronik kitap vadiydi; hitap ettiği kitleyi tablet kitap vereceğini söyleyerek hareketlendirmeyi başardı. Bunlara bakarak, öğrencilere süt dağıtma projesinin önümüzdeki genel ve yerel seçimlerin kozlarından biri olarak düşünüldüğünü söyleyebiliriz.

 

AKP’nin okulları araç olarak kullandığı bu üç büyük projenin üçü de kamunun ortak çıkarı açısından bakıldığında başarısızlıkla sonuçlandı. Peki, seçmen bunu niye görmüyor; aksine, neden başarılı buluyor? Açık söylemek gerekirse halkımız, bu ve diğer alanlardaki projelerin daha akılcı yöntemlerle daha az emek ve maliyetle gerçekleştirme yollarının mevcut olduğunun farkında değil; geri planda olup bitenlerin farkına varması engelleniyor: Örneğin, çocuğuna verilen ders kitabının kardeşi veya komşunun çocuğu tarafından sonraki yıl neden kullanmadığı, uygulamanın bu biçimiyle yıllık iki yüz milyon liralık kamu zararına karşılık geldiği onun bilincini yönlendiren medya tarafından sorgulanmıyor; FATİH ihalelerindeki kanıtlanmış usulsüzlüğe/yolsuzluğa dikkati çekilmiyor; daha fazla alınmasıyla birim maliyeti düşmesi gereken aynı miktardaki sütün (20 günlük tüketim: Devlet, 143 milyon 700 bin 420 kutu. İzmir Belediyesi: 4 milyon 140 bin. Fark: 139 milyon 560 bin 420 kutu) İzmir Büyükşehir Belediyesinden 16 kuruş daha fazla para ödenerek alması tartışma konusu yapılmıyor…

 

Devletin, 20 günde süt endüstrisine fazladan 22 milyon 992 bin 067 Lira transfer ettiğini, bunun kendi cebinden çıktığını bilse halkımız bu kadar kayıtsız davranır mı acaba?   

 

Amaç çocuklar mı, çocuklar araç mı?

 

Okul Sütü Akıl Küpü projesinde asıl niyetin çocukların beslenme gereksinimini karşılanmak olmadığını, AKP’nin onların hakları üzerinden rant alanları yaratma derdinde olduğunu söylüyoruz. Kimileri bunu, artan süt tüketiminin doğal sonucu olarak süt endüstrisinin gelişmesine katkısını AKP karşıtlığının zorlama iddiası olarak görüyor olabilir. Fakat bilinmeli ki bu projenin süt arzına talep yaratma amacı güttüğü muhaliflerin uydurduğu bir çıkarım değil. “Okul Sütü Programı Uygulama Esasları Hakkında Karar”ın amacı bu:

 

MADDE 1- Bu Kararın amacı; … mevsimsel süt arzı fazlalılığının değerlendirilerek üretimde istikrarın sağlanması için uzun ömürlü kutu süt dağıtılmasına ilişkin esasların belirlenmesidir.MADDE 2- (2) Program doğrultusunda dağıtılacak sütün üretimi ve dağıtımı ile takvimi, mevsimsel süt arzı fazlalığının olduğu dönemler dikkate alınarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından belirlenir. MADDE 9- (1) Bu Karar hükümlerini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı yürütür. Yani çocuklar amaç değil, araç.

 

Dinçer, öğretmenlere yine bir iyilik düşünüyor

 

Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Pazar günü katıldığı bir konferansta ''Öğretmenlerimizi de okul yönetimine katmalıyız. Açık sistemin içinde Milli Eğitim Bakanlığının yanı sıra öğretmen, öğrenci ve okul idaresi olsun istiyoruz. Yeni bir eğitim sistemi kurgulayacağız.” demiş.

 

Bırakın okul yönetimini, AKP döneminde sınıfının yönetimi bile öğretmenin elinden alındı. Öğretim programları, ders kitapları, öğretme yöntem ve tekniklerinde yapılan değişikliklerle öğretmenin sınıfında hangi dersi hangi araçlarla ve hangi yöntemle işleyeceğini merkezden belirleyip öğretmen kılavuz kitaplarıyla dayatanlar şimdi onları yönetime ortak edecek! Ömer Dinçer, önce öğretmenleri sınıfının yönetiminden uzaklaştıran talimatları kaldırsın, yönetime katılım kalsın! Çünkü ben onun “yönetim” anlayışının, öğretmeni dört koldan faşist bir denetime tabi tutmanın adı olan Performans Yönetim Sistemi olduğunu biliyorum. Korkarım, yönetime katılım diyerek öğretmenlerin başına yine bir iş açmak niyetindeler.


1594 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Ortaçağ'dan günümüze sınavlar - 15/05/2020
Galileo mu Sokrates mi?(!) - 01/05/2020
“Tabula rasa” - 24/04/2020
Eğitimi Wi-Fi’ye bağlamak - 17/04/2020
İnanmak kötü bir şeydir! - 11/04/2020
Okulun ihmal ettiği beceriler - 11/04/2020
Çocuklara felaketlerle mücadele eğitimi veriliyor mu? - 13/03/2020
"Başarısız" öğrenciler sınıfta kalsın mı geçsin mi? - 28/02/2020
Türkiye’nin Avrupa’ya gönderdiği öğretmen ve imamlar proselit mi ? - 23/02/2020
 Devamı