eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Ünal Özmen
ozmenu@gmail.com
Rektörler, ODTÜ üzerinden kendi öğrencilerine gözdağı verdiler
28/12/2012

Marmara, İstanbul Teknik, Yıldız Teknik, Galatasaray ve Mimar Sinan Üniversiteleri ortak; KTÜ, Uşak, Artuklu, Abant İzzet Baysal, RTE, Ardahan ve diğerleri (toplamı 33) rektörleri düzeyinde açıklamalarıyla aslında kendi öğrencilerine gözdağı verdiler. Çünkü ODTÜ öğretim üyelerinin, Raşit Kaya’nın ve tabi onların arkasında duran üniversite yönetiminin tepki çeken tutumu, üniversitelerin toplumsal olaylar karşısındaki tavrı açısından dönüm sayılacak bir gelişme. ODTÜ, bugün Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu aydın cesaretinin ölmediğini; aydının, cesaretini harekete geçirerek entelektüele dönüşebileceğini gösterdi. Bu iktidarlar açısından olduğu kadar işbirlikçi, popülist, pısırık üniversitenin; üniversite hocasının öldüğü gündür. Çünkü üniversite halkla konuşmaya, onunla ilgilenmeye başlamıştır.

Resmi adı üniversite olan okul yönetimlerinden gelen tepki, aslında ODTÜ’yü kınamadan öte kendi öğrencilerini bu “kötü örnek”ten sakındırma girişimidir. Aynı cümlede hem memuru oldukları otoriteye sadakatlerini ifade ediyorlar hem de öğrencilerine ‘biz bağışlamayız’ mesajını iletiyorlar. ODTÜ öğrencisinin Başbakanın şahsında toplanan tepkisini, üniversite kavramının içindeki yeri ölçüsünde kiminin şiddetle kınayarak, kiminin üzüntüsünü belirterek “gelişme”nin, “bilim”in, “tarihsel başarı”nın gölgelenmesi ile ilişkilendirmesi ise ileride hesabını veremeyecekleri pespayeliğin ön savunmasıdır. Yoksa RTE üniversitesi gelişme, bilim, demokrasi, üniversite özerkliği kavramına herkesten çok katkı sunmuş olan ODTÜ’ye laf atmanın haddi olmadığını bilmez mi?

Onların bilmediği, bilip de ikrar etmedikleri şu: Öğrenciler, her geçen gün daha da derinleşen gelir-gider adaletsizliğine, devletin yurttaşları arasında ayrımcılık yapmasına, faili meçhul cinayetlere, hesabı sorulamayan yolsuzluklara, okulların dindar kindar gençlik kamplarına dönüştürülmesine; ABD ve beş para etmez Ortadoğu monarşilerine ülkelerinin maşa gibi kullandırılmasına tepki gösteriyorlar. ODTÜ’lü öğrencileri tarihi başarıyı gölgelemekle suçlayanlara şunu da anımsatmalı: Erdoğan, 15 Aralık 2010 günü bir toplantıya katılmak üzere geldiği ODTÜ’de protesto edildiğinde uydu muydu yoktu ortada. Polis o gün de öğrencileri dağıtmak için biber gazı kullanmış, 21 öğrenciyi gözaltına almıştı. Yarın bir bankamatikten para çekmeye gitse yine aynı tepkiyi alır.

Tepkinin demokratik yollarla ifade edilmesinden söz ediyorlar. Üç bin polisin arasında, ses geçirmeyen araçla dolaşan adama mesajını iletmenin yolu ne olabilir: Sözünü özetleyip pankarta yazarsın, sesini duyurmak için bir araya gelip slogan atarsın; mümkün olan bu… Peki, bu adamlar, Dolbabahçe’de kendileri Başbakanla görüşürken dışarıda elinde pankart, dilinde sözden başka bir şey bulunmayan öğrencileri polis şiddetine maruz kaldığında, bir öğrencileri de polisin tekmelemesiyle çocuğunu düşürdüğünde tepki vermişler miydi? Fikir şiddete başvurmadan ifade edilmeliymiş! Soruyoruz, öğrencileriniz fikrini pankarta yazıp ilettiğinde, sözünü duyurabilmek için toplaşıp yüksek sesle haykırdığında yakapaça içeri tıkılırken ‘öğrencilerim şiddete başvurmadan fikrini açıkladı’ dediler mi? Savcıların anlamadığı kitaplar okuyor diye tutuklanan öğrencileri iki yıldır yok yazılıyor; nerede bu çocuklar diye merak ettiler mi? Bir de Başbakana sorum var: Suriyeli öğrencilerin eline roket verip, kendi öğrencisinin TOMA karşısında korkusunu yenmek için eline aldığı çakıl taşını savaş aleti saymak nasıl bir şeydir?

Küçük YÖK (Yükseköğretim Öğrenci Konseyi)

Küçük YÖK de, dün bir basın açıklamasıyla arkadaşlarını, pardon rakiplerini kınadı. Tüm küçükler gibi büyüklerinin diline özenerek, onlara öykünerek; şöyle dediler: ODTÜ Kampüsü’nde uzaya atılması töreni sırasında Göktürk -2 uydusunun uzaya gönderilmesinden büyük heyecan ve sevinç duyduk. Ancak üniversite gençlik düşüncesini yansıtmayan, ardı belli olmayan kaynaklardan beslenen sözde öğrenci grupları tarafından Sn. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a yapılan hadsiz protestolar ve söylemler gelecek adına gençleri heyecanlandıran bu merasime gölge düşürmüştür.

İMZA: Marmara, İstanbul, Yıldız Teknik, Adana Çukurova, Süleyman Demirel, Fatih, Erciyes, Ankara, Hasan Kalyoncu, İstanbul Şehir, Bursa Teknik, Gaziantep Zirve, Yıldırım Beyazıt, Van Yüzüncü Yıl, Acıbadem, Namık Kemal, Bülent Ecevit ve Dokuz Eylül Üniversitesi.

Geleceğin H.C.G.leri, M.A.ları, üçüncü kuşak YÖK başkanları bu metnin altında imzası olanlar arasından seçilecek. Üniversite adına ne utanç verici değil mi?

Yeni Dünya Düzeni böyle mi olur

Neoliberalizm her birşeyi değiştiriyor; fakat suç algısını, suç saydığı unsurlarla baş etme yöntemini, aletini edevatını ilkel otoriter yönetimlerden aldığı gibi kullanmaya devam ediyor. Kitap, her dönemde olduğu gibi yine insanı suça teşvik eden unsurların başında...

ODTÜ’lü öğrencilerin evini basan polisin suç delili olarak kitaplara el koyduğunu öğrenince, lise yıllarımda evimi basan polislerin başındaki komiserin gizlediğim yerden Karamazov Kardeşler’i çıkarıp eline aldığında abdesti bozulmuş imam gibi tepki verdiğini anımsadım. 37 yıl olmuş; bir de adına Yeni Dünya Düzeni diyorlar. Bunca yıldır fikirle mücadelesini hâlâ silahla yapan bir düzenin neresi yenidir Allah aşkına! En iyisi bu yazıyı gazeteye gönderip ODTÜ’ye gidip daha yeni bir düzen aramak.



1571 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Ortaçağ'dan günümüze sınavlar - 15/05/2020
Galileo mu Sokrates mi?(!) - 01/05/2020
“Tabula rasa” - 24/04/2020
Eğitimi Wi-Fi’ye bağlamak - 17/04/2020
İnanmak kötü bir şeydir! - 11/04/2020
Okulun ihmal ettiği beceriler - 11/04/2020
Çocuklara felaketlerle mücadele eğitimi veriliyor mu? - 13/03/2020
"Başarısız" öğrenciler sınıfta kalsın mı geçsin mi? - 28/02/2020
Ağa'nın Adaleti - 23/02/2020
 Devamı