![]()
Kemal İnal
inalkemal@gmail.com
İslâm ve Piyasa-zoraki bir evlilik mi?
07/07/2011 O geleneksel ana-babalarımızın “bir lokma, bir hırka” felsefesi içinde emeklerinin alın terleriyle günlük hayat rutini içinde bıkmaksızın çalışıp kazandıkları üç kuruş ile kurdukları küçük dünyaları içinde İslâm’ın kalpsiz dünyaya bir kalp, ruhsuz dünyaya bir ruh kazandırdığı günler artık çok geride kaldı. İslam Mısır, Türkiye, Endonezya ve diğer Müslüman coğrafyası içinde yeni siyasal bir içerik kazanırken kapitalist piyasada yerini çoktan aldı; Patrick Haenni’ye bakılırsa ortaya çıkan ürün Piyasa İslamı. İslam suretinde neoliberalizm (çev. Levent Ünsaldı, Özgür Üniversite Kitaplığı, 2011) oldu. Amerikan işletme (management) kültüründen beslenen, bireysel başarıyı göklere çıkaran, özgüven edinme ve kendini gerçekleştirme stratejilerine methiyeler düzen, geleneksel İslâmi yasakları pazarlamanın ve kitle tüketim kültürünün gerekleri doğrultusunda yeniden yorumlayan, tarikatların dayattığı hiyerarşileri sorgulayan ve sosyal devletin yerine hayır işlerine dayanan neoliberal “yarı-şeri devlet”i geçiren bir oluşumla karşı karşıyayız. Geleneksel İslâmcılar kendilerini geçmişte, gözden ve gösterişten ırak, kendini (daha çok da nefsini) disipline etmeye dayalı, kanaatkar bir felsefe ile tüm kapitalist değerlerden uzak tutmaya çalışırlardı. Şimdi ise siyasallaşan ve kitle kültürü içinde popülerleştirilen bir tür İslam hemen her yerde; moda sektöründe, podyumlarda, lüks otel ve jeeplerde, kültürün en inceltilmiş hemen her pratiğinde ve mekanında. Tüm dünyada Müslüman emekçiler yoksullaştıkça bir tür siyasal/neoliberal İslam zenginleştikçe zenginleşmektedir. Gazze’deki Müslümanlar yiyecek ekmek bulamaz, yarı tok yarı aç ve İsrail’in faşist ablukası altında ayakta kalmaya çalışırken Körfez ülkelerinde, Türkiye’de veya orada-burada palazlanan İslami burjuvazi inanılmaz bir lüks içinde yaşamayı bir şekilde meşrulaştırabilmektedir.
Olan ne “muhafazakar (pasif) devrim”dir ne de “Müslüman Aydınlanması”dır. Olan, İslam’ın zaten köklerinde (ticarete düzülen kutsallıkta) bulunan kapitalizm ile sadece ekonomik boyutta yeni bir evliliğidir. Küllenmiş aşk canlandırılmaktadır. Garip olan, bu evliliğin onca kirli, faşist, gayri insani ve orman yasasına dayalı piyasada din, ahlak, hayırseverlik gibi işlerin tüm yoksul Müslüman nüfusun daha ne kadar kandırılarak sürdürüleceğinin bilinmemesidir. Emperyalist Batı, başta Türkiye olmak üzere, birçok İslam ülkesinde 1990’ların başlarından bu yana çoğulcu demokrasi, liberal değerler, öğrenci merkezli eğitim, çoklu zeka, performansa dayalı eğitim gibi nosyonlarla desteklediği düzeni neoliberalizm çerçevesinde kabul eden yönetimlere yol verip durdu. Ama her şey de yolunda gitmemektedir. Mesela burada ilginç çelişkiler ortaya çıkmaktadır. İslam ile piyasa arasındaki bu evlilikte neoliberal birey ile muhafazakar cemaat kavramları içi içe nasıl geçecek? İslami burjuvazinin zenginleşme sınırları nerede bitecek? Müslüman proletarya İslami burjuvazinin doymak bilmez iştahına ne zamana kadar katlanacak? İrfan, fazilet, hakkaniyet, adalet gibi değerler piyasada ters yüz edildikçe, acaba zekat, fitre, hayır gibi mekanizmalarla yoksul Müslümanlar daha ne kadar oy(a)lanacak? Zenginlik, para, başarı, hep kazanma, lüks yaşama, dünya nimetlerini çeşitlendirme gibi değerlerle Kuran nasıl ve nereye kadar telif edilebilecek?
Haenni, artık birçok İslam ülkesinde Cihadist felsefenin yerini neoiberalizmin aldığını söyler. Kılıç, intihar bombacısı ve kitleleri galeyana getiren ateşli ajitasyonlar yerine piyasa içinde usulca, inceden bir yürüyüş var. Ne kadar eski kavram ve değer-halifeliğin yeniden inşası, şeriatın yürürlüğe sokulması, İslâmi bir devletin kurulması vs-varsa, sanki Batı ile anlaşmalı bir şekilde göz ardı edilmeye başlandı. Acaba İslam, Batı eliyle Protestanlaştırılarak neoliberalleştirilmekte midir? Sanki yeni bir İslami burjuvazi, öte dünyadan ziyade sadece bu dünyaya gözlerini dikmiş durumda; cennet acaba bu dünyada mı? Kendine/kendisi için cennet mi? Peki yoksullara ne var? İşte asıl kırılma noktası bu olacaktır. Piyasa İslamı geliştikçe yoksul Müslüman nüfuslar, sadaka ve hayır işleriyle bu çarkın dönemeyeceğini görecekler ve sosyal refah devletini bile mumla arar hale geleceklerdir.
Bugün, tüm İslam ülkeleri içinde piyasa ekonomisi ile en yoğun ve sert bir şekilde eklemlenen ülke Türkiye’dir. Türkiye dünya kapitalizminin tam göbeğinde bayrak sallamaktadır. AKP, sonuna kadar kapitalizm diyecektir; küreselleşmenin tüm nimetlerinden şu anda çok da iyi yararlanmaktadır. Yüksek büyüme oranları, düşük enflasyon, sıcak para girişi, susturulmuş sendikalar ve emek hareketi, hükümetle son derece uyumlu yürüyen laik büyük burjuvazi, belediyeler eliyle dağıtılan “bir lokma, bir hırka” ile durum gayet iyi gitmektedir. Fakat unutulan bir şey var; kapitalizm, sürekli devresel krizler demektir. Kapitalist Türkiye, dünya kapitalizm ağının bir parçasıdır. Bu dünyanın yasaları vardır ve o yasaların içinde acıma, merhamet, dayanışma, erdemlilik, adaletin adı bile okunmaz. Bir evlilik ne zaman biter? Taraflardan biri diğerine ihanet ettiği zaman. Kapitalizm, çiftlerin birbirlerine ihanet öyküleriyle doludur. Bakalım İslami dinsellik kendini piyasada daha ne kadar ifade edebilecek? Bu sorunun yanıtı Kuran’da değil, elbette sınıf mücadelesinde yazmaktadır.
“Ticaret, berekettir”. İyi o zaman, “hayırlı işler.” Hayırsa tabii! |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? - 06/07/2013 |
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? |
Bir politik rönesans olarak Gezi - 29/06/2013 |
Bir politik Rönesans olarak Gezi |
Vehim - 22/06/2013 |
Vehim |
Taksim direnişinin içini boşaltma - 13/06/2013 |
Taksim direnişinin içini boşaltma |
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço - 08/06/2013 |
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço |
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi - 15/03/2013 |
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi |
Milli korkumuz matematik - 08/03/2013 |
Milli korkumuz matematik |
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü - 04/03/2013 |
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü |
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? - 22/02/2013 |
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? |
![]() |