![]()
Kemal İnal
inalkemal@gmail.com
Bir okul kendini nasıl pazarlar?
08/11/2011 8 Kasım 2011 BirGün Yakın zamanlarda Ankara’da bir özel okul açıldı. Sınav Koleji. Bu okul üç kademeliymiş: anaokulu, ilköğretim ve Anadolu-Fen Lisesi. Paralı, ücreti oldukça yüksek ve kendini epey de saygın gören bir okul. Üst sınıf kökenli çocuklara yönelik. Adından da anlaşılacağı üzere, derdi, üst sınıf kökenli, paralı, yüksek statülü aile çocuklarına kaliteli eğitim vermek. Bu okul yaz aylarında gazetelere reklam verdi. Elime geçen bir gazetenin tam sayfasında yer alan reklam metni, bir neoliberal okulun nasıl pazarlanacağına ideal bir örnek oluşturuyor. Önce, reklam metininde neler var ona bakalım:
Bu reklam metni, tam bir deha örneği. Elbette piyasa ilişkileri açısından. Pazarlanan bir eğitim var bu okulda. Bir meta, çok pahalı bir mal-hizmet olarak. Okulun derdi, topluma yararlı bireyler yetiştirmek değil. Reklam metninde böyle bir bilgi yok. Oldukça kaliteli bir eğitim vaat ediyor. Ama ücreti de çok yüksek. Okula kayıt ücreti dışında velileri çocukları üzerinden parasal olarak tırtıklamak için bir dolu hizmet söz konusu. Bu okul, tam bir hiper market gibi; harcamaya ama mütemadiyen harcamaya çağırıyor sizi. Ücreti yüksek olduğu için üst sınıf kökenli çocukların bu okulda alt sınıf kökenli çocuklarla yan yana, iç içe gelme ihtimali sıfır. Dolayısıyla sınıfsal yeniden üretimde alt sınıfların “düşük kültür”, “genetik yapı” (zeka vs.) ve “geri davranış ve tutumları”nın bu okulda olması mümkün değil. Bu okul tam bir bariyer; zengin ve yoksullar arasında bir duvar. Üst sınıf kökenli çocuklara steril bir pedagoji vaadi var reklamda. Okul, uluslar arası olduğuna vurgu yaparak da küreselleşmenin fena halde farkında olduğunu söylüyor bize. “İleri”, “kaliteli”, “çağdaş” sıfatları size sunulan eğitimin bağlamını gösteriyor. Bu okul aslında son derece “teknik”; ileri teknolojiyi kutsayan bir söylemi var. Her öğrenciye “genel” değil, “özel” bir varlık gibi davranılacağını ifade ediyor. Paralı velilerin arayıp da bulamadığı bir şey. Yurt dışı uzman, uygulayıcı ve otoritelere (native speaker, mentör, After School, CITO vd) yapılan vurgunun amacı, çocuğunuzun küreselleşmiş bir dünyadan (aslında Batı’dan) kopuk değil, onunla entegre olarak eğitileceğidir. Bir de “eğitim delisi” kadro; burada eğitim delisinden kasıt, üç kuruşa suyu çıkarılacak eğitim emekçileri; bunlar, şımarık, paralı, son derece egoist ve kendini dünyanın merkezi sayan zengin bebelerin bin türlü nazını çekecek, gazını çıkaracak ve de onları pohpohlayacak kadar eğitim delisi bir kadroyu oluşturacaklardır herhalde.
Sınav Koleji, tam bir neoliberal okul. Şimdiden Ankara’da efsaneleşmeye başlayan bir okul. Efsaneleşmeye başladı, zira ne kadar ileri imkan ve donanım (siz bunları “pedagojik numara” diye okuyun) varsa, okulun içine boca edilmiş. Ama hedefi olan bir okul; hedef de elbette sınavlarda (adı da bunu çağrıştırıyor zaten) yüksek puan alıp kaliteli okullara girecek, cin fikirli, piyasaya bir yırtıcı leopar hızında dalacak bireyler yetiştirmek. Bu okulun demokrasi, toplumsal yarar, bilimin gelişmesi, yoksulluğun yok edilmesi yolunda pedagoji gibi bir derdi yok. Aksine, tümüyle elitist bir pedagojiden bahsediyor. Kamusal eğitimin bu reklam metninde esamisi elbette olamaz. Olamaz, çünkü bu okulun varlık nedeni, kamusal eğitimin çökertilmesidir. Kamu okulları bilerek ve isteyerek sefalet içinde bırakılırken, bu “özel” (burjuva bireyine özel) okullar gittikçe daha çok model olarak sunulmaya başlanıyor. Sadece bir model değil; bir çıta, seviye ve kalite göstergesi olarak da. Belirli güçler de alttan alta, incelikli bir gizli müfredatla, bu özel okulları gözümüzün içine sokarak devletin artık kamusal eğitimden çekilmesini; kamunun tümden bu türden özel eğitimi ve okulları desteklemesini istiyor. Zaten başbakanımız da 2003’de İMKB’de yaptığı bir konuşmasında, eğitimi süreç içinde tümüyle özel sektöre bırakmak istediklerini söylemişti. Gidilen nokta bu. Bu nokta, felaketin başladığı, toplumsal eğitimin bittiği yerdir. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? - 06/07/2013 |
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? |
Bir politik rönesans olarak Gezi - 29/06/2013 |
Bir politik Rönesans olarak Gezi |
Vehim - 22/06/2013 |
Vehim |
Taksim direnişinin içini boşaltma - 13/06/2013 |
Taksim direnişinin içini boşaltma |
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço - 08/06/2013 |
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço |
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi - 15/03/2013 |
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi |
Milli korkumuz matematik - 08/03/2013 |
Milli korkumuz matematik |
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü - 04/03/2013 |
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü |
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? - 22/02/2013 |
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? |
![]() |