![]()
Kemal İnal
inalkemal@gmail.com
DERSHANELER HEMEN KAPATILMALIDIR
03/04/2012 Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz günlerde hükümet olarak dershaneleri kapatacaklarını söyledi. Ardından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yeni eğitim sisteminde dershanelerin kapatılmasının söz konusu olmadığını ancak öğrencilerin konu ve dersleri okullarında daha iyi öğrenmeleri durumunda dershanelere eskisi kadar/gibi ihtiyaç kalmayacağını ileri sürdü. Çünkü Arınç’a göre dershaneler, hayatın gerçeği. Zira öğrencilerin eksikliklerini tamamlıyor. Ona göre halk, dershanelerden hem memnun hem de şikâyetçi. Memnuniyet-şikayet meselesi bir tarafa; biz bu dershanelerin öncelikle gerçekte ne olduklarına bakalım. Öncelikle, dershaneler, bir eğitim kurumu değil, işletmedir. Bütün dershaneler, öncelikle kapitalist bir kuruluştur. İlk dertleri, ne eğitimdir, ne ülkenin kalkınması ne de gençliğin iyi yetişmesidir. Dershaneler, insaf ve adil çalışma ahlakından yoksun birer işletmedirler. Kâr-zarar hesabına göre çalışırlar. Zorunlu eğitimin okulları siyasal-toplumsal kontrol için çalışırken, dershaneler çocuk ve gençleri eğitim üzerinden ekonomik denetime tabi tutarlar. Öğrencileri piyasa için veya piyasaya doğru sosyalleştirirler. Dershanelerin bütün derdi, aldıkları para karşılığında çocuklara “cin fikirli olmayı” öğretmektir. Aydın bir insan olmak başka, cin fikirli olmak bambaşka bir şeydir. Bilmem hangi dersten hangi soru gelir; bir soru nasıl çözülür; soruyu çözerken zaman ve emekten nasıl tasarruf edilir, öğrenci hangi bölümü seçerse ileride işsiz kalmaz, bol gelirli bir meslek vaat eden elit üniversiteye kapağı atmak için nasıl bir eğitim-kamp hayatına girilir? Dershanelerin felsefesi, “tümden kazanmak” üzerine kuruludur. Her öğrenciyi yırtıcı bir kapitaliste dönüştürmek için çok ince taktikler kullanırlar; sözde öğrencileri kendi çocukları gibi sahiplenirler, onlara zaman zaman “kalem kırma”, “stres atma” törenleri, eğlenceleri ve gezileri düzenlerler. “Çocuğunuz için varız “ gibi yalanlar söylerler. Peki dershaneler kamu eğitimi açısından bize neyi ifade ediyor? Dershaneler kimileri tarafından “gölge eğitim sistemi”, “kamu eğitimine alternatif okul”, “tamamlayıcı eğitim kurumu” şeklinde tanımlanmıştır. Dershaneler, gölge eğitim sistemi değildir; gölge haline gelen, kamu okullarıdır artık. Bugün çoğu öğrenci kamu okullarını değil dershaneleri daha çok sevmekte, önemsemekte, tercih etmekte ve kaliteli olarak görmektedirler. Bunun nedeni, dershanelerin pragmatik olmasındandır. Dershane, kurnaz girişimcilik faaliyeti uygular; öğrenciye talep ettiği şeyi verir ama bunu çok etkili şekilde sunar. Milli Eğitim Sistemi sınav merkezli hale geldiğinden bu yana dershanelerin işlevselliği artmıştır. Aslında dershaneleri yaratan, özel girişimciler (kapitalistler) değil, devlettir. Devlet, sınavları, seçme-eleme aracı haline getirip sayısını artırarak dershane sektörünün büyümesine bilerek hizmet etmiştir ya da çanak tutmuştur. Dershaneler fırsatçıdır, o yüzden bol bol fırsat eşitliğinden bahsederler. Dershaneler, tamamlayıcı eğitim kurumu da değildir; tamamladıkları bir şey yoktur. Tam tersine, dershaneler, öğrencide eksilmeye yol açar. Şöyle: Rousseau, eğitimi bir eksiltme süreci olarak görür. Bu tez dershaneler için doğrudur. Kamu okullarında öğrenciler az-çok dayanışmayı, paylaşmayı, kolektif davranmayı, derslerde edindikleri bilgiler, oyunlar, geziler ve diğer sosyal faaliyetlerle (mesela kol çalışmaları) insanca sosyalleşmeyi öğrenirler. Ama dershaneler, bu artıları eksiye çevirir. Bireycilik, yüksek rekabet, kazanma hırsı, mutlak başarı isteği, öğrenciyi eksilten, onu yırtıcı bir kapitaliste çeviren değerlerdir. O halde, dershanelerin, kamu eğitimine alternatif “okul” oldukları doğru; ama kelimenin gerçek anlamında dershane, bir okul değildir. Okul, toplumsal niteliklerin öğretildiği bir yerdir. Dershaneler, toplumsal niteliklerin gereksizleştirilip anlamsızlaştırılmaya çalışıldığı eğitsel bir işletmedir. Bu yüzden dershanedeki öğrenci klasik anlamda öğrenci değildir; öğretmen de öğretmen değildir. Dershaneler, eğitime yabancılaşmanın mekânı olmak bakımından türlü bireyci musibetlerin kaynağıdır. Türkiye’de dershaneleri en çok seven ve kollayan parti, AKP olmuştur. Bu yüzden AKP, dershaneleri kapatmayacaktır. Rakamlar da bunu gösteriyor. 2002’de dershane sayısı 2.122, dershane öğretmeni sayısı 19.881, dershane öğrenci sayısı 606.522 idi. 2011’de bu sayılar, sırasıyla, 4.099, 50.209 ve 1.234.738 olmuştur. Artış iki kat, yani % 100’dür. Dershane sektörü, 1.5 milyar dolarlık bir ciroya sahip. Bu, büyük bir kapitalist güç demektir. Şimdi bir düşünün: Neoliberal bir parti olarak AKP, bu sektörün kapısına kilit vurabilir mi? Dershaneleri kamu(sal)laştırabilir mi? Onları işlevsizleştirebilir mi? Dershaneleri hükümet aslında ne özel okullara ne de eğitim kurumlarına dönüştürebilir. Zaten Özel Dershaneler Birliği Başkanı da dershanelerin çoğunun özel okul olmaya müsait olmadığını söyledi. O halde dershaneler neden kapatılmalıdır? İşte nedenleri: O halde, bu ucube kapitalist kuruluşlar devlet tarafından hemen kapatılmalıdır. Dershanelerde boşa çıkan öğretmenler kamu okullarında istihdam edilmelidir. Bütün dershane sahiplerinden devlet, zarar gören veliler ve öğrenciler, eğitim-öğretime ve kendilerine verdikleri zararlar nedeniyle tazminat istemelidir. Bilhassa şehir merkezlerinde, astıkları tabelalarla kirli bir görüntü yaratan dershanelerin tabelaları hemen kaldırılmalı, yayınları SEKA’ya gönderilmeli, yasadışı çalışma koşulları nedeniyle haklarında davalar açılmalıdır. Dershaneler Türkiye’de nesilleri yok etmeye devam ediyorlar. Dershaneler sınavlar olduğu için var değillerdir; dershaneler olduğu için MEB ve diğer kamu kuruluşları habire sınav üretmektedirler. Bir devlet, çocukların eğitimini kapitalistlerin para kazanma hırslarına terk edemez. Ederse, sosyal devlet değildir. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? - 06/07/2013 |
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? |
Bir politik rönesans olarak Gezi - 29/06/2013 |
Bir politik Rönesans olarak Gezi |
Vehim - 22/06/2013 |
Vehim |
Taksim direnişinin içini boşaltma - 13/06/2013 |
Taksim direnişinin içini boşaltma |
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço - 08/06/2013 |
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço |
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi - 15/03/2013 |
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi |
Milli korkumuz matematik - 08/03/2013 |
Milli korkumuz matematik |
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü - 04/03/2013 |
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü |
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? - 22/02/2013 |
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? |
![]() |