![]()
Kemal İnal
inalkemal@gmail.com
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço
08/06/2013 Herkes
hemfikir. Bu direniş dünyadaki hiçbir eyleme benzemiyor. Ortaya çıkma,
gerçekleşme, ürettiği sonuçlar, yaratacağı hava bakımından çok farklı. O yüzden
başka türlü analiz edilmeli. Elbette Tahrir’i, İspanya’daki Öfkelileri,
ABD’deki Occupy hareketini, Yunanistan’daki kemer sıkma politikalarına bayrak
açan halk hareketini andıran sahneleri var. Fakat bu direnişi tarih ve sosyal
bilimciler başka türlü düşünmeli, başka biçimde yazmalı. Çünkü bu direnişle
birlikte her şey alt üst oldu. Erdoğan’ın yarattığı hale, ileri demokrasi
havası dağıldı, şahsiyetindeki tılsım bozuldu, siyasal denge yerinden oynadı. Bu
direniş başka türlü okunmalı zira ülkede çok ciddi bir ekonomik sıkıntı yok;
Kürt ve milliyetçi kesim hala birbirine çok mesafeli; AKP döneminde apolitik
yetişmiş bir kuşak var; baskılar toplumu iyice örgütsüzleştirmişti; orta ve üst
sınıflar son on yılda hiçbir şekilde bir araya gelmemişti. Dahası AKP, muhalif
olan herkesi hapse tıkmak için kendi baskı aygıtlarını sonuna kadar
çalıştırmıştı. Ama birden, Gezi Parkı’nda kesilen bir ağacın önüne geçen BDP
Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in kesilmeye çalışılan ağacın vekilliğine
soyunmasıyla olanlar oldu. Peki, olan ne? Tanım: Olan, en yalın haliyle bir halk
direnişi. Başını gençlerin çektiği bir halk ayaklanması. Her kesimin kendi
bayrağını Erdoğan’a göstermesi. Bayrak açma, kazan kaldırma, direnişe geçme,
olan her şeyi sorgulamaya başlama. Sosyal medyadaki bir ifadeyle “Halk
minute”. Hedef:
Alanlarda, sokaklarda, barikatların arkasında polis. Ama asıl olarak Erdoğan’ın
şahsında AKP’nin fütursuz yönetimi ve politikaları. Tek adamın “one-man show”u.
Beklenti: Erdoğan ve hükümetin istifa etmesi. AKP’nin siyasal tarihin
çöplüğünde yer alması. AKP’li belediyelerin yaptığı hırsızlıkların, haksız
kazançların, doğa katliamının, aşırı ulaşım zamlarının, usulsüzlük ve
partizanlıklarının hesabının sorulması. AKP tarafından ne yapılmışsa hepsinin
hesabının sorulması. Katılım: Zengin-yoksul, sosyalist-ülkücü,
dindar-ateist, laik-antikapitalist Müslüman, partili-partisiz,
örgütlü-örgütsüz, lümpen-seçkin, şehirli-kırsal, emekçi-işveren, varoşlu-elit.
Neredeyse herkes. Hatta kimi yerlerde AKP’liler. Yediden yetmişe tüm ahali. Ev
ve sokak hayvanları bile. Etiket: Hükümete göre “marjinal”,
“çapulcu”, “ayyaş”. Muhaliflere göre “direnişçi”, “eylemci”, “demokrat”,
“sosyalist”, “çevreci”, “anarşist”, “LBGT”, “anti-kapitalist Müslüman”,
“ülkücü”, “Atatürkçü”, “sosyal demokrat” yani halktan her kesim; tüm renk,
çeşit ve zenginliğiyle. Bayrağı, flaması, fuları, dövizi ile sıradan
herkes. Eylem biçimi ve araçlar: Taş atmadan tencere-tavaya, marş
söylemeden yürümeye, tweet’den duvar yazılarına, slogan atmadan pankart
taşımaya, yaratıcı eylem üretmeden ağza alınmayacak küfürlere. Elbette bu
araçların bazıları (taş atma, Erdoğan’a yönelik kadını ve elbette kendisini
aşağılayan küfürler, esnafının cam-çerçevesinin indirilmesi de)
eleştirildi-özeleştiri iyidir. Ortak slogan:
“Her yer Taksim, her yer direniş”. Chomksy
bile bu sloganı attı. Olan: Hükümete göre Ergenekon,
isyancılara göre Erdoğan’ın şahsında AKP’ye karşı biriken öfkenin patlaması. Sonuçlar: 1) AKP’nin hükümetine, valisine,
polisine ve sivil taraftarlarına karşı korku eşiğinin aşılması. 2) Erdoğan’ın
tılsımının yerle bir olması. 3)On yaşındaki çocuğun bile politikleşmesi. 4)
Birçok haneden aile boyu muhalefetin ortaya çıkması. 5) Eylemcilerin
militanlaşıp meydanları, parkları ve sokakları ele geçirebilmesi, caddeleri
trafiğe kapatabilmesi. 6) Yaratıcı eylem biçimi ve muhalefetin üretilebilmesi
(“eylem öğretir”). 7) Yeni dayanışma, sosyalleşme ve insanlaşma biçimlerinin
bulunması. 8) Geleceğe dair umutların yeniden yeşermesi. 9) Halkın kendi
gücünün farkına varması. 10) Halkın siyaset, medya, iş dünyası ve diğer
alanlarda dost ve düşmanlarını ayırt etmeye başlaması. 11) Sosyal medyanın
yaratıcı müdahale ve muhalefette en etkili biçimde işe koşulması. 12) Büyük bir
çevre duyarlılığının oluşması. 13) Küfrün ilk defa etkili bir muhalefet biçimi
olarak kullanılması. 14) Tüketimden gelen gücün fark edilmesi (örneğin Doğuş
Grubu-Ferit Şahenk’in Garanti Bankasından 40 milyon TL mevduatın çekilmesi ve
15 bin civarında kartın iptal edilmesi), bazı TV kanalları ve gazetelerin
boykot edilmesi. 15) ABD ve AB gibi körlemecesine AKP yandaşlığı yapan devlet,
uluslar arası kuruluş, medya ve kalemlerin bile AKP’nin baskıcı
politikalarından haberdar olmalarının sağlanması. 16) Çevre bilincinin tavan
yapması (eylem sonrası alanlardaki çöpleri toplayan gençler). 17) Ülkenin
kaderine hâkim olmak isteyen “örgütsüz politik” bir kuşağın ortaya çıkması. 18)
Her ne kadar direnişte sosyalistler liderliği üstlenmiş olsa da, bunun kimseye
dayatılmaması; “söz, yetki ve kararı” birlikte paylaşıp kendi içinde tekli bir
iktidar yapısı yaratmadan karar alma ve uygulama sürecini sosyalleştirmesi. İleriye dönük olası sonuçlar: 1) Bu eylem ve direnişler AKP’nin muhafazakâr
tabanını beklendiği gibi hemen çözmez, çünkü örneğin Ankara’nın muhafazakar
semtlerinde (Etimesgut, Sincan, kısmen Keçiören, Fatih mahallesi vs.) hiçbir
hareketlilik olmadı. 2) 2014’deki olası üç seçimde de AKP seçim politikası
uygulayacak ve yoksul emekçileri kendine çekmeye devam edecektir. 3) AKP içinde
bir bölünme olmadığı sürece oy oranlarında büyük ölçüde bir değişme beklenmemelidir.
4) Geniş halk kitlelerinin direnişinin asıl hedefi, Erdoğan şahsiyetidir. Fakat
kitlelerin AKP’nin neoliberal ve neomuhafazakar politikalarına karşı yaygın bir
sesi duyulmamıştır. Bu konuda çok ciddi bir bilinçlendirme politikası ve eylem
biçimleri geliştirilmelidir. Özellikle Melih Gökçek gibi neoliberal ve
neomuhafazakar yerel yönetim sistemi kurmuş olanlara karşı direnişler için
Ankara ve İstanbul gibi kentlerin nasıl talan edildiği, rant kapısı haline
getirildiği, doğasının tahrip edildiği (özellikle Ankara’da Atatürk Orman
Çiftliği, İstanbul’da üçüncü köprü ile yok edilmeye başlanan ormanlar başta
olmak üzere) halka resimler (öncesi-sonrası), rakamlar ve olası sonuçlarıyla
anlatılmalıdır. Asıl süreç bundan sonra başlayacak. AKP’yi sandıkta yenmek
bundan sonra imkânsız değil. Bu konuda mutlaka yapılması gereken birkaç şey
var: 1) AKP’nin yalanı, talanı, hırsızlığı, doğa katliamı mutlaka çok açık
biçimde herkese anlatılmalıdır. 2) Sol mutlaka güç birliği yapmalı; CHP,
Sosyalistler ve Kürtler bu güç birliğinin ana bileşenleri olmalı; bu güç birliğinin
içinde her türlü bileşen (sosyalist, Kürt, çevreci, antikapitalist Müslüman,
liberal sol, Atatürkçü, sosyal demokrat, Alevi, muhafazakâr vd.) bütün
zenginliği, renkliliği ve çeşitliliğiyle yer almalıdır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? - 06/07/2013 |
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? |
Bir politik rönesans olarak Gezi - 29/06/2013 |
Bir politik Rönesans olarak Gezi |
Vehim - 22/06/2013 |
Vehim |
Taksim direnişinin içini boşaltma - 13/06/2013 |
Taksim direnişinin içini boşaltma |
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi - 15/03/2013 |
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi |
Milli korkumuz matematik - 08/03/2013 |
Milli korkumuz matematik |
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü - 04/03/2013 |
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü |
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? - 22/02/2013 |
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? |
Üç de yetmez, ver Allah’ım ver! - 08/02/2013 |
Üç de yetmez, ver Allah’ım ver! |
![]() |