eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Kemal İnal
inalkemal@gmail.com
Akademik kapitalizmin reklamları
02/08/2011
  

Bugünlerde özel vakıf üniversitelerinin reklamları mutlaka dikkatinizi çekiyordur. Nereye baksanız bu üniversitelerin “tanıtım günleri” adı altında düzenledikleri reklamları görüyorsunuz. Bütün telaş, başarılı öğrencileri kapmadan kaynaklanıyor. Bu birbirinden “kaliteli”, “güzide”, “aydınlık yuvası”, “dünya çapında tanınmış”, “başarıdan başarıya koşan” üniversitelerde yok yok. Dediklerine, yani yaptıkları reklamlara göre mükemmel ve özgür bir kampus havası, son derece modern laboratuarlar, kaliteli öğretim üyesi ekibi, öğrencilere verilen yüksek ve karşılıksız burslar, konforlu öğrenci yurtları, sürekli yukarılarda olan akademik başarı çıtası, zengin imkanlarla donanmış öğrenci kulüpleri varmış bünyelerinde Elbette bu hayali reklam kuşağıyla özel vakıf üniversiteleri piyasada tutunabilmenin yolunun öncelikle az sayıdaki zeki-başarılı ve (zeki olmasa da) bol paralı müşterileri-öğrencileri- kendine çekmekten geçtiğini anlamış durumda. Üniversite sınavlarında ilk sıraları alan öğrencileri kapmak için öğrencilere yüksek burs (maaş), lüks otomobil, laptop, tek odalı yurt odası vs. veren birçok üniversite var. Fakat bu promosyonların sadece çok küçük bir öğrenci topluluğu için geçerli olduğunu söylemeliyiz. Geriye kalanların büyük çoğunluğu için bu üniversiteler tam bir para tırtıklama makinesi. Rakamların açıkça gösterdiği gibi, dünyada birçok dereceleme (ranking) kuruluşunun yaptığı sıralamada ilk 500’e bile giremeyen bu özel vakıf üniversitelerimizin, akademik başarı, bilimsel çalışma ve buluş gibi dertleri zinhar yok. Varsa yoksa tek dert, bir ticari işletmeye dönüştürdükleri bu eğitim kurumları sayesinde büyük paralar kazanmak ya da şirketin-holdingin reklamını yapıp statüsünü daha da görünür kılmak.

 

Adı üstünde, vakıf üniversiteleri; yani kar yapmak amacıyla çalışamazlar ama kime ne? Hepsinin açıkladıkları yıllık öğrenim ücretleri, dünyanın ilk on sırasında yer alan Harvard, Yale, Stanford, Oxford gibi üniversitelerinden kat be kat fazla. İlginç olan bir başka nokta da şu: Bu üniversitelerin bazılarının isimlerine (Kültür, Aydın, Işık, Bilgi, Bilim vd.) baktığınızda, sanki bu üniversitelerin toplumsal gelişme, ilerleme, kalkınma, aydınlanma ile ilişkisi olduğunu düşünürsünüz. Ama hayır. Bu üniversitelerin dinleri imanları para. Nitelikli eğitim, başarılı öğrenim, bilimsel gelişme, buluşlarla insanlığa katkı, öğrencileri toplumsallaştırma gibi bir dertleri asla yok. Akademik kapitalizmin tam göbeğinde yer alıyorlar. Yaptıkları tanıtım günlerinde, öğrencilere ve velilerine sundukları reklamlarda bir sürü yalan-dolan ile karşılaşıyorsunuz. Hemen hepsi, öğrencilerinin yarısının, hatta % 60-70’nin burslu olduğunu söylüyor ki külliyen yalan. Bir tanesi kendi üniversitelerinde 20 dil öğrenme imkanının olduğunu söylüyor (koca ODTÜ’de öğrencilerin çoğunun Türkçe ağırlıklı İngilizce konuştuklarını düşünürseniz, bu özel üniversitelerin nasıl bir yalan uydurdukları açığa çıkar). Neredeyse hepsinin yurtdışı bağlantıları, büyük yabancı üniversitelerle kurdukları ve yürüttükleri ortak öğrenim programları, yurt dışı staj imkanları vs varmış ki, bu da büyük bir yalan (Bir tanesi 140 üniversite ile işbirliği yaptığını söylüyor ki, bu üniversitenin kuruluş yılı 1996). Hepsi de öğrencilerinin mezun olduklarında işsiz kalmadıklarını söylüyor ki, buna ne demeli bilinmez. Kimi de öğrenci odaklı idari yapıdan bahsediyor, ama aslında dedikleri para-odaklı idari (akademik) yapıdır. Engellilere % 100 burs veren varmış. Hepsi de o kadar farklı ki habire “fark” yatıp duruyorlar. Bir tanesi gücünü akademik kadrodan aldığını ilan ediyor ama yazılan listeye bakınca listedekilerin çoğunun yaşını-başını almış, kamu üniversitelerinden emekli, bir kısmı bastonla yürüyen, konuşmakta zorlanan, dili pelteleşmiş, kimisi sadece para için çalışan öğretim üyelerinden oluşuyor. İşin garibi, gücümüz denilen listede yer alanların büyük kısmının öğretim görevlisi ve araştırma görevlilerinden oluşması. Kimi de çevreci olduğunu, yeşil kampuslerini gösteren fotoğrafları üzerinden açıklamış. Oysa İstanbul’daki özel üniversitelerinin bir kısmının orman ve korulukların talan edilerek kurulduğunu bilmeyen yok. İnanmayan, uçakta giderken Sarıyer’e baksın.

 

Evrensel bilgi ve bilimden bahseden bu üniversitelerin ya postmodern bilgi-bilim ya da piyasa bilgisi ile ilgilendiği açık. Sosyal etkinlik adı altında öğrencilere sunulan kulüp faaliyetlerinin de tümüyle öğrencileri vur-patlasın çal oynasın eğlenceye, ekstrem sporlara, cinsel sosyalleşmeye, geyik öğrenci grupları oluşturmaya, velhasıl ödedikleri para kadar bireycileştirmeye yönelik olduğu iyi bilinir. O yüzünden özel vakıf üniversitelerinden bir gıdım öğrenci muhalefeti çıkmaz. İdari yapıyı eleştirecek doğru-düzgün hiçbir şikayet, eleştiri, kınama, ayıplama ve hesap sorma görülmez.

 

Beni en çok güldüren reklamlardan birinde, kuruluş yılı 2008 olan bir özel vakıf üniversitesi “fark” yaratmak adına kendi paralı öğrenci yurduna “konukevi” demiş. Biliyorsunuz, kazık oteller de müşterilerine konuğumuz derler. Ama bir başkası lafı hiç sakınmamış ve 650 firma ile yakın işbirliği içinde olduğunu yazmış reklamında. Bu üniversitenin adında “ticaret” kelimesi var, o yüzden lafını dolandırmamış. Peki adında “toplum”, “işbirliği”, “dayanışma” gibi kelimeler olan özel vakıf üniversitesi var mı? Yok. Neden olsun ki? Bu vizyon-misyon üniversiteleri öğretim üyelerinin önemli bir kısmının yurtdışından doktoralı olduğunu da yazarlar. Bu milliyetçilik-ulusalcılık ortamında İngilizce dilli eğitimi geçtim ama yerli üniversiteler gibi kendini bilmeden küçümseyen bir Avrupa veya Amerika üniversitesi göremezsiniz. Aşağılık duygusu mu demeli? Hem hedeflerinin dünya çapında mezun yetiştirmek olduğunu söylüyorlar hem de kendi üniversitelerinden alınan doktorayı tuhaf bir şekilde cari saymıyorlar.

 

Ne demiş birisi: “Bizi seçin, sizi hayallerinize ulaştıralım.” Ama bu hayal, hayal olabilir. Eğer paranız yoksa; varsa, işte o zaman bir piyasa azmanı olarak sizi yüksek rekabet, alçak insanlık, sınır tanımaz mücadele bekliyor. Akademik kapitalizm dünyasına hoş geldiniz. Eğitimin bittiği noktadasınız.



2015 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? - 06/07/2013
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi?
Bir politik rönesans olarak Gezi - 29/06/2013
Bir politik Rönesans olarak Gezi
Vehim - 22/06/2013
Vehim
Taksim direnişinin içini boşaltma - 13/06/2013
Taksim direnişinin içini boşaltma
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço - 08/06/2013
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi - 15/03/2013
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi
Milli korkumuz matematik - 08/03/2013
Milli korkumuz matematik
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü - 04/03/2013
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? - 22/02/2013
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi?
 Devamı