eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Kemal İnal
inalkemal@gmail.com
Eğitim Sen'e bir çağrı
01/11/2011

KEMAL İNAL BirGün 1 Kasım 2011

inalkemal@gmail.com

Tüm dünyada eğitim sistemleri, neoliberal eğitim anlayışınca esir alınmış durumda, Eğitimin özneleri, kolektif değil, bireysel reflekslerle hareket ediyor.
Burada değişimin itici gücü olarak kolektif deneyimler daha fazla dikkate alınmalıdır Türkiye'de sol düşünce, alternatif eğitim dendiğinde sadece tek bir kurumu hatırlamıştır hep: Köy Enstitüleri. Bu konuda böyle olmasının da belki haldi gerekçeleri var. Bir kere, bu kurumun ardında devlet vardı. Ciddi bir güce dayanıyordu bu okullar. Etkili olmasının nedenlerinden biri, buydu. Öte yandan, Köy Enstitüleri'nin köye köylü çocuklarının eğitimi üzerinden ulaşması gibi bir amacı vardı. Doğrudan ülke kalkınmasını, köylünün bilinçlendirilmesine bağlayan bu okullardan bir de çok önemli aydınlar yetişmişti. Ama en önemlisi, bu okulların "iş eğitimi" üzerinden algıladığı ve gerçekleştirdiği öğretimi "yaparakyaşayarak" denilen bir ilke (John Devvey) üzerinden gerçekleştirmesiydi.
Bu okullar, doğrusu-yanlışı, eleştirisi ve katkısı ile tarihte kaldı. Oysa, aslında biraz düşünüldüğünde Türkiye'nin ciddi bir alternatif eğitim modelleri ülkesi olduğu görülür. Ne var ki, bugüne değin, özellikle yakın dönemlerde, alternatif eğitim denildiğinde çoğu aydın gözlerini Batı'ya ve Latin Amerika'ya çevirmiştir. Fakat Batılı modellerin çoğu -ütopyacı modeller de dahil- liberaldi.
Waldorf Okulları, Montesori yöntemi, Summerhill (Özgür Okul) gibi liberal modellerin derdi, eğitimde sosyal dönüşümden ziyade, bireyin verimliliği, etkililiği ve gelişimi olmuştur. Bu modeller bireyde sınırları yıkma anlamında bir serbestliği (liberation) öngörürken, daha radikal modeller sistemin yapısal yabancılaşma etkisini aşacak bir özgürleşmeyi (emancipation) hedeflemiştir. Marx, Lenin ve Krupskaya'dan (ilk kuşak) Gramsci ve Althusser'e (ikinci kuşak), oradan Freire ve McLaren'a (üçüncü kuşak) uzanan çizgide dile getirilen düşünceler, çok çeşitli adlar altında ("politeknik eğitim"den "devrimci radikal pedagoji"ye) kuramsallaştırıldı.
Bunun ülkemiz sol kültürüne eğitim bağlamında etkisi, gerçekleşen ama ne yazık ki çoğu zaman ömrü kısa süren bazı model okul, ilişki ağı, muhalefet etme biçimi ve örgütlenme tarzı olarak kaldı. Ama bu modeller sosyalist eğitim anlamında alternatifler de içermiştir. Halka çok da şey öğretmiştir. Halk Odaları, Köy Enstitüleri, Nesin Matematik Köyü, Bil ar, Özgür Üniversite, Nâzım Hikmet Akademisi, HES direnişleri, Müjdat Gezen Sahnesi, AST, Sur Belediyesi, TEKEL Direnişi, Eğitim Sen... Bu çizgi, aslında McLaren'in pedagoji ile hayatı iç içe geçiren çizgisine denk düşmektedir. Hayatın her alanı öğretir. Eğitim, dört duvar arasıyla, okul binası ve formal öğretmen bilgisiyle sınırlı değildir. Olamaz da. Mesele, anti-kapitalist mücadelede bu modellerin mirasının değerlendirilmesidir. Bu miras bazı ilkeler üzerinden biriktirilmiştir de: 1-Parasız eğitim: Eğitimin bir meta değil, özgürleştirme pratiği olarak anlaşılması.
2-Karşılıklı öğrenme (Freire'in "dîyalojik öğrenmedi anlamında): Öğretmen ve öğrenci kategorilerinin iç içe geçmesi.
3-Sosyal katılım: Eğitimin okul binasını aşıp çevrenin ve çevreyle birlikte gerçekleştirilmesi.
4-Kitlesel eğitim: Eğitimin özel-telcil, birey bazlı değil, toplumsal-kitle bazlı yapılması.
5-Sorun merkezli pedagoji: Mevcut bir sosyal sorundan (işsizlik, okumaz-yazmazlık, su kullanımı, bilgisizlik vs) kalkarak eğitsel deneyimlerin gerçekleştirilmesi.
6-Bilimsellik: Eğitimin yeni fikirlere, uygulama ve tarzlara bilime aykırı olmamak koşuluyla açık olması.
7-Anti-kapitalizm: Eğitimin, kapitalizmi pedagojik boyutta deşifre etmesi ve onu aşacak bir anlayışa yönlendirilmesi Bu miras daha uzundur. Eğitim Sen, aradığı alternatif eğitsel model ya da modelleri buradan çıkarabilir. Bunun için yapılacak şey de bellidir: Bu modellerin incelenmesi ve buradan dersler çıkarılması. Bu konuda sendika, bir sempozyum düzenleyebilir, yayınlar yapabilir ve üyelerini uzmanlar eşliğinde bilinçlendirebilir. Bugüne değin Eğitim Sen'in genel politikası, MEB'in uygulamalarını eleştirmek, deşifre etmek ve hak kayıplarını gözetmek olmuştur. Bu, tümüyle savunmacı bir çizgidir; oysa, sendikamız, geleceğe ilişkin kendince bir eğitim modelinin ipuçlarını aramalıdır. Hayat ileri teknoloji, küreselleşme, bilgilenme bağlamında çok hızlı akıyor. Tüm dünyada eğitim sistemleri, neoliberal eğitim anlayışınca esir alınmış durumda, Eğitimin özneleri, kolektif değil, bireysel reflekslerle hareket ediyor. Kolektif davranışçılık tu kaka edilirken bireyci inşacılık göklere çıkarılıyor. Burada değişimin itici gücü olarak kolektif deneyimler daha fazla dikkate alınmalıdır. Parasız veya demokratik eğitim demekle bizler yeni bir model önermiş olmuyoruz. Eğitim pratiğini eleştirmek bir şey, yenisini önermek bambaşka bir şeydir. O yüzden yukarıda verilen bazı kolektif eğitim deneyimlerini masaya yatırmak lazım. Elbette önce eğitimden neyi anladığımızı belirlememiz gerek. Eğitim Sen'de ortak bir eğitim algısının olduğu açık ve belli değil. Eğitim kurumunda neye karşı çıktığımız belki belli ama neyi, nasıl ve ne zaman yapmak istediğimiz belli değil. Mesela Bologna Süreci'ne karşıyız ya da dershanelere; ama istediğimiz nedir? Özerk üniversite modeli neyden özerk olacak örneğin? Dershaneleri kapattığımız vakit kamusal eğitim güçlenmiş mi olacak? Buna benzer soruları çokça tartışmamız lazım ama öncelikle yerli kolektif eğitim deneyimlerini hatırlamalıyız. Performans, standart, toplam kalite yönetimi vs. Bunlara karşı çıkarken neyi önereceğimizin ipuçlarını aramalıyız. O nedenle Eğitim Sen, muhalefetinden esirgeyeceği zamanının bir kısmını bu işe ayırmalıdır. Geleceğin eğitimi bugünden kurulur çünkü.



2030 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? - 06/07/2013
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi?
Bir politik rönesans olarak Gezi - 29/06/2013
Bir politik Rönesans olarak Gezi
Vehim - 22/06/2013
Vehim
Taksim direnişinin içini boşaltma - 13/06/2013
Taksim direnişinin içini boşaltma
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço - 08/06/2013
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi - 15/03/2013
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi
Milli korkumuz matematik - 08/03/2013
Milli korkumuz matematik
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü - 04/03/2013
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? - 22/02/2013
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi?
 Devamı