eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Kemal İnal
inalkemal@gmail.com
DERSHANELER HEMEN KAPATILMALIDIR
03/04/2012

Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz günlerde hükümet olarak dershaneleri kapatacaklarını söyledi. Ardından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yeni eğitim sisteminde dershanelerin kapatılmasının söz konusu olmadığını ancak öğrencilerin konu ve dersleri okullarında daha iyi öğrenmeleri durumunda dershanelere eskisi kadar/gibi ihtiyaç kalmayacağını ileri sürdü. Çünkü Arınç’a göre dershaneler, hayatın gerçeği.  Zira öğrencilerin eksikliklerini tamamlıyor. Ona göre halk, dershanelerden hem memnun hem de şikâyetçi. Memnuniyet-şikayet meselesi bir tarafa; biz bu dershanelerin öncelikle gerçekte ne olduklarına bakalım.

 

Öncelikle, dershaneler, bir eğitim kurumu değil, işletmedir. Bütün dershaneler, öncelikle kapitalist bir kuruluştur. İlk dertleri, ne eğitimdir, ne ülkenin kalkınması ne de gençliğin iyi yetişmesidir. Dershaneler, insaf ve adil çalışma ahlakından yoksun birer işletmedirler. Kâr-zarar hesabına göre çalışırlar. Zorunlu eğitimin okulları siyasal-toplumsal kontrol için çalışırken, dershaneler çocuk ve gençleri eğitim üzerinden ekonomik denetime tabi tutarlar. Öğrencileri piyasa için veya piyasaya doğru sosyalleştirirler. Dershanelerin bütün derdi, aldıkları para karşılığında çocuklara “cin fikirli olmayı” öğretmektir. Aydın bir insan olmak başka, cin fikirli olmak bambaşka bir şeydir. Bilmem hangi dersten hangi soru gelir; bir soru nasıl çözülür; soruyu çözerken zaman ve emekten nasıl tasarruf edilir, öğrenci hangi bölümü seçerse ileride işsiz kalmaz, bol gelirli bir meslek vaat eden elit üniversiteye kapağı atmak için nasıl bir eğitim-kamp hayatına girilir? Dershanelerin felsefesi, “tümden kazanmak” üzerine kuruludur. Her öğrenciyi yırtıcı bir kapitaliste dönüştürmek için çok ince taktikler kullanırlar; sözde öğrencileri kendi çocukları gibi sahiplenirler, onlara zaman zaman “kalem kırma”, “stres atma” törenleri, eğlenceleri ve gezileri düzenlerler. “Çocuğunuz için varız “ gibi yalanlar söylerler.  

 

Peki dershaneler kamu eğitimi açısından bize neyi ifade ediyor? Dershaneler kimileri tarafından “gölge eğitim sistemi”, “kamu eğitimine alternatif okul”, “tamamlayıcı eğitim kurumu” şeklinde tanımlanmıştır. Dershaneler, gölge eğitim sistemi değildir; gölge haline gelen, kamu okullarıdır artık. Bugün çoğu öğrenci kamu okullarını değil dershaneleri daha çok sevmekte, önemsemekte, tercih etmekte ve kaliteli olarak görmektedirler. Bunun nedeni, dershanelerin pragmatik olmasındandır. Dershane, kurnaz girişimcilik faaliyeti uygular; öğrenciye talep ettiği şeyi verir ama bunu çok etkili şekilde sunar. Milli Eğitim Sistemi sınav merkezli hale geldiğinden bu yana dershanelerin işlevselliği artmıştır. Aslında dershaneleri yaratan, özel girişimciler (kapitalistler) değil, devlettir. Devlet, sınavları, seçme-eleme aracı haline getirip sayısını artırarak dershane sektörünün büyümesine bilerek hizmet etmiştir ya da çanak tutmuştur. Dershaneler fırsatçıdır, o yüzden bol bol fırsat eşitliğinden bahsederler. Dershaneler, tamamlayıcı eğitim kurumu da değildir; tamamladıkları bir şey yoktur. Tam tersine, dershaneler, öğrencide eksilmeye yol açar.

 

Şöyle: Rousseau, eğitimi bir eksiltme süreci olarak görür. Bu tez dershaneler için doğrudur. Kamu okullarında öğrenciler az-çok dayanışmayı, paylaşmayı, kolektif davranmayı, derslerde edindikleri bilgiler, oyunlar, geziler ve diğer sosyal faaliyetlerle (mesela kol çalışmaları) insanca sosyalleşmeyi öğrenirler. Ama dershaneler, bu artıları eksiye çevirir. Bireycilik, yüksek rekabet, kazanma hırsı, mutlak başarı isteği, öğrenciyi eksilten, onu yırtıcı bir kapitaliste çeviren değerlerdir. O halde, dershanelerin, kamu eğitimine alternatif “okul” oldukları doğru; ama kelimenin gerçek anlamında dershane, bir okul değildir. Okul, toplumsal niteliklerin öğretildiği bir yerdir. Dershaneler, toplumsal niteliklerin gereksizleştirilip anlamsızlaştırılmaya çalışıldığı eğitsel bir işletmedir. Bu yüzden dershanedeki öğrenci klasik anlamda öğrenci değildir; öğretmen de öğretmen değildir. Dershaneler, eğitime yabancılaşmanın mekânı olmak bakımından türlü bireyci musibetlerin kaynağıdır.  

 

Türkiye’de dershaneleri en çok seven ve kollayan parti, AKP olmuştur. Bu yüzden AKP, dershaneleri kapatmayacaktır. Rakamlar da bunu gösteriyor. 2002’de dershane sayısı 2.122, dershane öğretmeni sayısı 19.881, dershane öğrenci sayısı 606.522 idi. 2011’de bu sayılar, sırasıyla, 4.099, 50.209 ve 1.234.738 olmuştur. Artış iki kat, yani % 100’dür. Dershane sektörü, 1.5 milyar dolarlık bir ciroya sahip. Bu, büyük bir kapitalist güç demektir. Şimdi bir düşünün: Neoliberal bir parti olarak AKP, bu sektörün kapısına kilit vurabilir mi? Dershaneleri kamu(sal)laştırabilir mi? Onları işlevsizleştirebilir mi? Dershaneleri hükümet aslında ne özel okullara ne de eğitim kurumlarına dönüştürebilir. Zaten Özel Dershaneler Birliği Başkanı da dershanelerin çoğunun özel okul olmaya müsait olmadığını söyledi.

 

O halde dershaneler neden kapatılmalıdır? İşte nedenleri:

 1)       Emek sömürüsü: Eğitim sektöründe en güvencesiz (sigortasız), en düşük ücretlere, en uzun ve yorucu saatler çalışan, emekliliği hayal olan, dershane sahibinin kulu muamelesi gören emekçiler, dershane öğretmenleridir. Sırf bu emek sömürüsünü önlemek için bile dershaneler kapatılmalıdır. Dershaneler arası öğretmen transferinin çok yüksek olmasının nedeni, bıktırıcı ortam ve koşullardır. Dershane sahipleri insafsızın insafsızıdırlar. Bu, deneyimle sabittir.   2)       Hastalıklar: Dershanelerin öğrencilerde sınav psikolojisini deşerek aşırı stres yarattığı bir gerçektir. Uzmanlar dershane hayatının öğrencide mutlak bir yabancılaşma yarattığında hemfikirler. Dershane ücreti ödeyemediği için intihar eden, ailesine küsen, eğitimden soğuyan öğrenci sayısız çok fazladır. 3)       Paralı eğitim: Dershaneler, eğitimin bir mal-meta olduğu anlayışını yayan, normalleştiren, meşrulaştıran kuruluşlardır. “Parasız eğitim” olmaz anlayışını en çok güçlendiren, dershanelerdir. 4)       Kamu okuluna yabancılaştırma: Otelcilik-konfor hizmeti açısından dershaneler, öğrencileri çok kolay kandırabilmektedir. Öğrenci, parasını verdiği için dershanede daha rahat davranma, giyinme, konuşma özgürlüğüne sahipmiş gibi bir yanılsama içine girebilmektedir. Dershane yönetimleri, öğrencilere “biz devlet okullarından daha demokratiğiz” havasını vererek öğrencilerin kamu okullarına yabancılaşmalarına yol açmaktadırlar. Sınavlara kısa bir zaman kala öğrencilerin kamu okullarını boşaltıp dershanelere taşınmasının nedeni budur.5)       Kamu öğretmeninin yıpratılan imajı: Çoğu dershane, incelikli politikalar uygulayarak dershane öğretmenlerinin kamu okulları öğretmenlerinden daha akıllı, pratik, çözüme yatkın, hatta sadece öğrenciyi düşünen çağdaş öğretmenler olduğu imajını yayar. Bu da öğrencinin kamu okulundaki öğretmenini sürekli dershane öğretmeni ile kıyaslamasına yol açar; iki kurum öğrencinin kafasında rakiplere dönüşür.          6)       Başarı yanılsaması: Dershaneler reklama, halkla ilişkiler ve tanıtıma kolay kolay doymazlar. Bilhassa sınav öncesi yapılan reklamlar etkileyicidir. Ama en etkileyici olanı şudur: sınav sonrası dershane cephelerine asılan büyük afişlerde, gazetelere verilen tam sayfa ilanlarda, internet sitelerindeki bilgilendirmelerde dershaneler, “başarının garantisi” olarak kendilerini gösterirler. Bütün eğitim sistemini mutlak başarı üzerine kuran MEB, haliyle dershanelere bu konuda çok yardımcı olmaktadır. 7)       Kalitesizlik: Dershaneler, kaliteleriyle övünürler. Oysa çoğu yeni, deneyimsiz, çok az bilgili ama emek karşılığı ücretleri çok düşük olan mezunlar çalıştırırlar. Binaları küçük birer büro havasındadır. Yönetimleri bozuktur. Rehber ve danışmanları öğrencilerin bırakın sosyal sorunlarını mesleğe yönelim taleplerini bile çözecek kapasitede değildir. Dershane yayınları, soru-cevap formunda niteliksiz yayınlardır. 8) Benzeşme: Hükümet ve dershane sahipleri ilginç bir strateji uyguluyorlar: Kamu okulu ile dershaneyi birbirine benzetmek. Gittikçe artan sayıda kamu okulu artık dershaneleri kendilerine örnek almaya başladı. Bir dershane nasıl hedef okula (lise, kolej, üniversite) ne kadar çok sayıda öğrenci soktuğu ile övünüyorsa, kamu okulları da o şekilde övünmeye başladı. Veliler de artık okul seçimlerini dershane seçimi gibi yapmaya yöneliyor çoktandır. Bu, okul kavramının anlamının, içinin boşaltıldığı bir noktadır. Hicap vericidir. 

O halde, bu ucube kapitalist kuruluşlar devlet tarafından hemen kapatılmalıdır. Dershanelerde boşa çıkan öğretmenler kamu okullarında istihdam edilmelidir. Bütün dershane sahiplerinden devlet, zarar gören veliler ve öğrenciler, eğitim-öğretime ve kendilerine verdikleri zararlar nedeniyle tazminat istemelidir. Bilhassa şehir merkezlerinde, astıkları tabelalarla kirli bir görüntü yaratan dershanelerin tabelaları hemen kaldırılmalı, yayınları SEKA’ya gönderilmeli, yasadışı çalışma koşulları nedeniyle haklarında davalar açılmalıdır. Dershaneler Türkiye’de nesilleri yok etmeye devam ediyorlar. Dershaneler sınavlar olduğu için var değillerdir; dershaneler olduğu için MEB ve diğer kamu kuruluşları habire sınav üretmektedirler. Bir devlet, çocukların eğitimini kapitalistlerin para kazanma hırslarına terk edemez. Ederse, sosyal devlet değildir.



1570 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? - 06/07/2013
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi?
Bir politik rönesans olarak Gezi - 29/06/2013
Bir politik Rönesans olarak Gezi
Vehim - 22/06/2013
Vehim
Taksim direnişinin içini boşaltma - 13/06/2013
Taksim direnişinin içini boşaltma
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço - 08/06/2013
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi - 15/03/2013
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi
Milli korkumuz matematik - 08/03/2013
Milli korkumuz matematik
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü - 04/03/2013
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? - 22/02/2013
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi?
 Devamı