eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Kemal İnal
inalkemal@gmail.com
Eğitimde kalite sorunu
06/12/2011
 

Kalite, yeni liberal iktisattan eğitime de devşirtilmiş bir kavram. Herkesin peşinde koşturduğu bir gerçeklik, hedef veya amaç: Kaliteli okul, kaliteli öğretmen, kaliteli sınıf, kaliteli eğitim materyali, kaliteli müfredat, kaliteli ders kitabı, kaliteli öğretim programları… Piyasadan alınan bu kavram, eğitime ayar vermeni adı oldu nicedir. Kalite, bir ölçek, ulaşılması gereken bir sınır, varılması gereken bir hedef, gidilmesi gereken nokta artık. Kalite ile birlikte standart ve performans da destekleyici kavramlar. Yüksek kalite yüksek standart ise, buna ulaşmanın yolu da yüksek performanstan geçiyor. Kalite adına belirlenen bir standarda göre artık performans ölçümüne geçilmeye başlanmasından bu yana kalitesiz-her neyse o!-korkulu bir rüya. Okullar, piyasa aktörlerinin at koşturduğu alanlar haline gelirken eğitim iktisadı taklide yeltendi. Neden ve nasıl?

 

Kalite gibi birçok kavramın eğitime sokulmasında öncü yine burjuvazi oldu. Türkiye burjuvazisi mevcut eğitimden memnun olmadığını 1990’ların başlarında açıklamadı ilk kez. Öncesi de var. Ama 1990’larda başka bir şey oldu. O yıllarda TÜSİAD önce yükseköğretim, ardından da ilköğretim, okul öncesi, mesleki eğitim gibi birçok konuda raporlar hazırlattı. Kamuoyu oluşturdu. İddiası şuydu: Dünya yeni bir döneme giriyordu. Yüksek rekabetçi bir kapitalizm dönemi. Dünya küçülecek, teknoloji büyüyecek ve böylece artan innovasyon (yenilikçilik), AR-GE gibi araçlarla veya trendlerle yeni bir insan tipine ihtiyaç duyulacaktı: Piyasa adamı. TÜSİAD, ulusal pazarla yetinmeyeceğini açıkladığında, yüksek rekabet hızına dayanabilmek için üretimde fark yaratmak gerektiğini açıkladı. Böylece 1991’de Türkiye Kalite Derneği’ni kurdu. 1996’de Brisa (Sabancı), Avrupa’da kalite ödülü alan ilk Türkiyeli şirket oldu. Dünyanın küreselleşmeye başladığı böylesi bir dönemde bu ödül, Türkiye burjuvazisine güven kazandırdı. Patronlar moral buldu: Biz de yapabiliriz! Nitekim bu ödülün arkasının gelmesi, şirketlerin küresel piyasada büyümesini gerektirecekti. Haliyle ekonomiden eğitime aktardıkları kalite kavramına vurgu yapmaya, insan sermayesi kavramını bolca kullanmaya başladılar; insanı nihayet sermaye yaptılar. Hızını alamayan Koç grubu “Meslek Lisesi, Memleket Meselesi” sloganıyla endüstri meslek liselerine ayar vermeye başladı. Bazı büyük holdingler, Şişli Endüstri Meslek lisesinde özel atölyeler kurup yeni bir meslek lisesi modeli oluşturmaya çalıştılar. Küreselleşen şirketler eğitimin de küreselleşmesini istiyorlardı. Velhasıl burjuvazi eğitimden memnun değildi, çünkü baktığı yerde kalitesizlik görüyordu.

 

Bugün sermayenin istediği eğitim modeli egemenlik kurmuş durumda. Bu modelde eğitim, sosyal değil, özel bir hizmet, daha doğrusu meta olarak tanımlanıyor. Ne kadar paranız varsa ona göre-o kalitede-bir eğitim satın alabiliyorsanız. Okul piyasasında fiyatlar değişken. Eğitim metasının değeri de büyük ölçüde kaliteye endekslenmiş durumda. Kaliteli eğitim ile paralı eğitim aynı şeyi ifade ediyor ama kalite, paralı eğitimden ibaret değil elbette. Kaliteden kasıt, büyük ölçüde, öğrencinin bir okulda eğitimden ziyade öğretim adına tükettiği şeyler ve bunun teknolojik konforu. Kalite-para-teknoloji üçlüsü hep bir arada. Okullar kalite adına öğretim kadrosunun niteliği, okuldaki sosyalleşme imkanları, verdiği bilginin niteliği gibi konulardan bahsetmiyorlar artık. Dertleri entelektüel, aydın, toplumsal sorunlara göre bir hayat peşinde koşan bir birey tipi hiç değil. Müşteri olarak yeniden tanımlanan zeki, aldığı puanı çok yüksek, paralı, üst statülü ailelere mensup öğrencileri okullara çekebilmede kalite, bir olmazsa olmaz ölçüt haline gelmiş durumda. Kaliteli okulların kapıları, kalitesiz, yoksul, gariban, emekçi çocuklarına kapalı; kaliteyi düşürmesinler diye. Tıpkı Batılı ülke okullarında göçmen çocuklarına yapıldığı gibi.

 

Türkiye burjuvazisi amacının sadece şirketlerin rekabeti değil, yaşam kalitesinin de yükseltilmesi olduğunu söylüyor. Bu nedenle eğitimi, yaşam kalitesini artıracak bir enstrüman, sınıf atlama aracı, ince zevklere sahip olmayı sağlayacak bir kurum olarak görüyor. Ama burada derdi, tüm toplum değil. Sadece toplumun belli kesimleri. Bundan dolayı kamusal eğitimi değil, özel öğretimi savunuyor. Mümkünse kamusal eğitimin kapısına kilit vurulmasından yana. İstanbul’da açtıkları özel okul ve üniversitelerde muhtemel yönetici kadrolarını yetiştiriyorlar sadece. Bu okullarda burs verdikleri birkaç öğrenci de vitrinin, reklamların ve halkla ilişkiler ve tanıtımın bir parçası.

 

Türkiye solu, kalite kavramı yerine “nitelik” kavramını tercih ediyor. Piyasa-kalite ikilisi yerine toplum-nitelik ikilisini öne çıkarıyor. Yalnız nitelik kavramıyla nicelik dışlanmış değil; solun eğitim algısında geniş kitlelerin nitelikli, eşit, toplumsal ve demokratik-bilimsel-laik bir eğitim alması hedefi gözetiliyor. Piyasanın müşteri-odaklı olarak belirlediği kalite kavramında vurgu “parasını ödeyen alıcıyı memnun etmek” üzerine kuruluyken, nitelikli eğitimde ise hedeflenen “herkese olabilecek en ileri eğitimi bir kamu hizmeti olarak sunmak”tır. Nitelikli eğitimin derdi piyasa değil, insandır. İnsan da bir sermaye değildir.



1935 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? - 06/07/2013
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi?
Bir politik rönesans olarak Gezi - 29/06/2013
Bir politik Rönesans olarak Gezi
Vehim - 22/06/2013
Vehim
Taksim direnişinin içini boşaltma - 13/06/2013
Taksim direnişinin içini boşaltma
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço - 08/06/2013
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi - 15/03/2013
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi
Milli korkumuz matematik - 08/03/2013
Milli korkumuz matematik
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü - 04/03/2013
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? - 22/02/2013
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi?
 Devamı