eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Kemal İnal
inalkemal@gmail.com
12 Eylül’ün eğitim mirası
10/04/2012
 

12 Eylül’ün eğitim mirası

 

Kemal İnal

 

12 Eylül 1980 askeri darbesi, her şeyden önce totaliter bir pedagojiydi. Generaller ve sivil uzantıları tüm topluma en büyük eziyetlerden birini herhalde eğitimde, eğitimle yapmışlardır. Etkileri ve kurumları hala süren bir eğitim mirası bırakmışlardır geriye. Bu mirasın varlığı ve etkisinin sürmesinin en büyük nedeni, getirilen pedagojik uygulamaların son derece sistematik olmasıydı. Nedir bu miras? Aşağıda birkaçını bulabileceğiniz bu miras elbette çok geniş kapsamlıdır ama bir kaçına değinelim:

 

  1. Atatürkçülük seferberliği: Bu eğitim mirasının ideolojik temekli faşizm idi ama koyu bir Atatürkçülük ile kendini ortaya koymuştu. Keza, 1980-83 arasında Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş bir Atatürkçülük kampanyası yapılmıştır. Her kente Atatürk heykeli, her okula Atatürk büstü yapma seferberliğine gidilmiştir. Eğitimin bütün kademelerine “Atatürk İlkeleri” dersi konmuştur. Her dersin içine Atatürk ve Atatürkçülük konuları serpiştirilmiştir. Müzik, beden, resim gibi derslerin bile Atatürk İlke ve İnkılâplarına uygun biçimde yapılması istenmiştir.

  2. Türk-İslam Sentezi: 12 Eylül’ün ideolojik temellerinden biri faşist bir Atatürkçülük anlayışı idiyse, diğeri de son derece gerici/ırkçı Türk-İslam Sentezi idi. 1970’li yıllarda Aydınlar Ocağı tarafından formüle edilen bu sentezi darbeciler, toplumsal bir tutkal olarak kullandılar. Sentez ile klasik laik Kemalist çizgiden sapıldı. İslamiyet, Türkçülüğün payandası haline getirilerek laiklik zayıflatıldı. Bu ideolojiyle Atatürk’ün din düşmanı olmadığı ispatlanmaya çalışıldı. Atatürk dini açıdan yeniden ele alındı ve İslamiyet ile sözde barıştırıldı.

  3. Zorunlu Din Dersi: 12 Eylül, kendinin dinsiz olmadığını ispat etmeye çalıştı. Bu amaçla, isteğe bağlı olan Din Dersi ile Ahlak Dersini birleştirerek Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’ni zorunlu yaptı. Bu dersle amaçlanan, “tezatsız Türk vatandaşı” yetiştirmek idi. Sol ideolojilerin yerini dolduracak bilgiler bu dersle verilecekti. İslamiyet, pragmatik bir zihniyetle araç olarak kullanıldı.

  4. Milliyetçilik: 12 Eylül, müfredatları ve ders kitaplarını yenilerken birtakım yeni dersleri de müfredata koydu. Tarih ve Coğrafya milli bir içerikle yeniden okutulmaya başlandı. Adları değiştirilen bu dersler (Milli tarih, Milli Coğrafya) ile amaçlanan, Türk milliyetçiliğinin tek ideoloji olarak öğrencilere benimsettirilmesiydi. Sosyoloji dersinin bile Atatürk’ün düşünceleriyle bağlantılı biçimde okutulması istenmişti. Atatürk, zorla, ilgisi olsa da olmasa da her dersin içine yedirilmeye çalışılmıştı.

  5. YÖK’ün kurulması: 12 Eylül’ün eğitimdeki en önemli miraslarından biri de Yüksek Öğretim Kurulu’dur. YÖK ile birlikte birçok solcu öğretim üyesi işten atılmış, istifaya zorlanmıştır. Öncesinde az-çok özerk olan üniversiteler tümden YÖK’e bağlanmıştır. Üniversiteler yönetim, akademik çalışmalar, dersler, kitaplar, finansman gibi hemen her boyutta YÖK’ün otoritesi altına sokulmuştur. Akademik özgürlük ve özgürlük tümden rafa kaldırılmıştır. Üniversitelerde hocaların sakal bırakmaları bile yasaklanmıştı.

  6. Totaliter pedagoji: 12 Eylülcüler okulların her şeyini yeniden belirlemişlerdir. 12 Eylülcüler, “Hocam” yerine “öğretmenim” hitabının kullanılması, öğretmen-öğrencilerin kılık-kıyafeti, tıraşı, oturup-kalkma biçimleri, İstiklal Marşının nasıl okunacağı, bayrak töreninin nasıl yapılacağı, bayrağın nasıl katlanıp yerine konulacağı, kahramanlık günlerinin nasıl kutlanacağı gibi konuları en ince ayrıntılarına değin Tebliğler Dergisi’nde yayınlanan yönetmeliklerle belirlemişlerdi. Darbeciler, 1981’de Tebliğler Dergisinde yayımladıkları bir bildiriyle okullarda Atatürk Kitaplığı kurulmasını isterken 12 Eylül Harekâtının başarıya ulaşması için okul yönetimlerinin önlem almasını istemişlerdir.

  7. Ötekileştirme: 12 Eylülcüler kendi düşünceleri dışındaki her türlü düşünce, kişi, kurum, örgüt ve eylemi “aşırı ve sapık” diye ötekileştirmiştir. Bu amaçla okulu tam bir ideolojik aygıt gibi kullanmışlardır. Demokratik olan hiçbir düşünce ve eyleme hoşgörü ile bakmamışlardır. Okulları, bir mozaik değil, beton gibi düşünmüşlerdir. Her türlü etnik, cinsel, dinsel, dilse, kültürel, bölgesel farklılığın lanetlenmesi için okul yönetimlerini sürekli baskı altında tutmuşlardır.

  8. Milli Güvenlik Dersi: Böylesi bir dersin tarihi Cumhuriyetin ilk yıllarına değin gider ama 12 Eylül’ün farkı, bu dersi bir askerlik dersi olarak yeniden kurmasıdır. Resmi üniformalı subayların verdiği bu ders ile okullar birer kışlaya çevrilmiştir. Bu derste düşman, top, tüfek, rütbe, terör gibi konular öğretmen-subayların cahilliğinin çapı kadar öğrencilere belletilmiştir.

  9. Ezbercilik: 12 Eylülcü general ve siviller, “çağdaş” kalıplarda Skolastik eğitimi 1980’li yıllarda yeniden hortlatmışlardır. Skolâstik eğitimin körlemecesine yöntemlerinden olan kuru kuruya ezbercilik sonuna kadar kullanılmıştır. Bu dönemde İstiklal Marşının tüm kıtalarını ezberleme seferberliği başlatılarak öğrencilerin sorgulama yetilerinin gelişmesi önlenmeye çalışılmıştır.

 

12 Eylül, pedagojide faşist bir deneyimdi. Ama bu deneyim kısmen başarılı oldu; Cumhuriyet tarihinde okul, ilk kez tam bir torna tezgâhı haline getirilmeye çalışıldı. Öğretmenin makyaj ve çorabına bile karışan 12 Eylülcüler, kışla modeli bir okul düşlediler. Bu okul modelini Özal sözde liberal düşüncelerle daha da güçlendirdi. Bugün kompozisyon yazmakta zorlanan, kendin anadilini birkaç yüz kelimeyle konuşan, düşünemeyen, eleştiri ve itiraz nedir bilmeyen, kaçıncı yüzyılda yaşadığımızdan bihaber bir nesil karşısındaysak eğer, bunlar 12 Eylül pedagojisinin ürünüdürler. Bu ürün mahsul vermeye devam ediyor: Özal ve diğer sağcıların habire, bugüne değin seçimlerden galip çıkmalarında bu faşist pedagojinin bir rolünün olmadığını kim söyleyebilir ki?!

 

 



1844 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? - 06/07/2013
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi?
Bir politik rönesans olarak Gezi - 29/06/2013
Bir politik Rönesans olarak Gezi
Vehim - 22/06/2013
Vehim
Taksim direnişinin içini boşaltma - 13/06/2013
Taksim direnişinin içini boşaltma
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço - 08/06/2013
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi - 15/03/2013
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi
Milli korkumuz matematik - 08/03/2013
Milli korkumuz matematik
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü - 04/03/2013
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? - 22/02/2013
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi?
 Devamı