eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Kemal İnal
inalkemal@gmail.com
Öğrencilerin satılık bilgileri!
06/11/2012

Geçtiğimiz günlerde, tam da neoliberal eğitim felsefesini çok güzel örnekleyen, daha doğrusu kanıtlayan bir olay yaşandı. Olay oldukça vahim. Okul-piyasa ikilisi herhalde en anlamlı şekilde böyle bir araya getirilebilirdi.

Olayın öncesi şu: MEB, yakın zamanda GSM operatörleri ile bir protokol imzaladı. Protokolle mobil bilgi servisi kuruldu. Bu servis, 17 milyon öğrenci ve onların velisine yönelik bir bilgilendirme sistemi. Sisteme göre, ilk ve orta öğretim düzeylerinde öğrenim gören 17 milyon öğrenciye ait tüm bilgilere 8383’e mesaj atmak kaydıyla ulaşılabiliyor. Öğrenciler ve velileri, e-Okul sisteminde üretilen öğrenci bilgileri, Açık İlköğretim Okulları öğrencilerinin kayıt yenileme tarihleri, sınav sonuç bilgileri, her türlü merkezi sistem sınavları ile sınav tarihleri, sınava giriş yeri, sınav sonuçları, kazandığı okul gibi bilgileri mobil ortamdan mesaj bedeli ödenmek koşuluyla alabiliyorlar.

Oldukça teknik, masum ve verimli gibi görünen bir hizmet sistemi mi bu? Görünüşte öyle ama işin içine sermaye girince başka bir şey çıkıyor ortaya. Aslında iki ciddi sonuç var ortada: Devletin öğrenci bilgileri üzerinden kurduğu denetim sistemi ve sermayenin eğitimi piyasalaştırma girişimi.

Olay şu: Nasıl oluyorsa oluyor, öğrenci bilgileri şirketlerin eline geçiyor. Öğrenci velisinin telefonu, öğrencilerin kişisel bilgileri şirketlerin birden reklam, halkla ilişkileri ve tüketici hizmetlerinin ötesinde bir meta konusu haline geliyor. Yani neredeyse çocuklarla ilgili bilgiler şirketlere ihale edilmiş gibi bir sonuç çıkıyor ortaya. Bazı şirketler ele geçirdikleri telefon numaraları ile velilere ulaşıyor ve e-okul ile ilgili aradıklarını/geldiklerini söyleyip çeşitli ürünlerini pazarlamaya çalışıyorlar. Elbette bu pazarlama karşılığında da velilere senet imzalatılıyor.

Aslında bu girişim, eğitimi bir piyasalaştırma mekanizması. Zira sisteme ilk giriş için 2 TL, sonrasında da paketler halinde düzenlenen her hizmet alımında 1 TL ödenmesi koşulu var. Yani MEB, GSM operatörleri aracılığıyla, kamusal bir hizmet olması gereken öğrencilerin pedagojik bilgilerini satıyor. Bu süreç ne hukuki ne de etiktir. Ama piyasa ve şirket dünyası ne hukuk dinler ne de etik.

Bu uygulamayla öğrenci ve velisinin, MEB içinde/kanalıyla her türlü eğitim hizmetinin paralı olduğu anlayışını kanıksamaya başlaması olası bir sonuç. Burada bir taraftan öğrencilerin özel bilgileri devlet tarafından öğrenci ve velisini denetim altında tutmak için toplanıp kullanılıyor; öte yandan da devlet, şirketlere yeni bir yatırım alanı açmış oluyor. Neoliberal eğitim felsefesini bundan daha güzel örnekleyecek veya kanıtlayacak bir olay olmasa gerek.

Son yıllarda, öğrencileri ileri iletişim teknolojisi hizmeti sunarak avlamaya çalışan devlet+şirket dünyası, alttan alta yeniden ürettiği bir anlayışla bilginin sosyal kalıplar dışında bireyselleşmesinin de önünü açmış oluyor. Ev-okul-piyasa arasında kurulan ilişkiler ağı, sonunda bilginin piyasalarda karşılığı olması gereken bir meta düzeyine indirilmesine yol açmakta. AKP, bir yandan bunu pedagojik bir popülizmle oy avcılığı bağlamında kullanırken öte yandan kendine yakın şirketler dünyası için de bir iç pazar yaratmış oluyor. Zavallı velilerin çoğu, çocuklarının özel pedagojik bilgilerine bir tıkla ulaşmanın verdiği konfor ve rasyonellikle kendilerinden geçerken, çocukları üzerinden eğitim piyasasının genişletildiğinin farkında değil. Çocuk-öğrenciler de ileri iletişim teknolojisinin sağladığı rasyonaliteyle daha hızlı ve etkin bir şekilde özel bilgilerine ulaşmanın yarattığı haz nedeniyle nasıl kullanıldıklarının bilincine varamıyorlar.   

Wikileaks olayından bu yana küresel çapta her türlü kapitalist iktidara karşı bilginin sosyalliği ve kolektif-ücretsiz paylaşımı üzerinden daha hızlanmış bir hareket oluşmuş durumda. Birçok öğretim üyesi, piyasalara inat kendi yazılarını okurlara ücretsiz olarak açıyor ve bilginin kamusallaşması için ellerinden geleni yapıyor. Bu, bilginin piyasa ve devlet üzerinden özelleştirilmesine, metalaştırılmasına ve satılmasına karşı en anlamlı kamusal bir politikadır. Günümüzde en hızlı ve etkin bir şekilde artan değer, bilgidir. Küresel kapitalizm, bilginin hem muazzam artışına yol açmakta hem de bu bilgiler üzerinden halkların demokratik mücadelesinin denetim altına alınmasına yönelik çok etkili durumda. Bilginin hangisinin değerli, satılabilir, paylaşılabilir, gizlenebilir olduğuna karar veren bir şirket ve devlet ortaklığı var. Bu bağlamda okullar kamusal niteliğini kaybettikçe okulda ve okul üzerinden üretilen bilgilerin denetlenmesi ve satılması daha da kolaylaşmaktadır. Artık bilgiye ilişkin gelişme öyle bir hal aldı ki, kimin bilgisinin nerede, kimin elinde olduğu, hangi amaçla kullanılacağı pek tahmin edilemiyor. İnsan hayatını kolaylaştırması gereken bilgi, aksine yaşamayı daha da zorlaştırmakta.   

İşte, belki de son derece iyi niyetli ve teknik bir hizmet olarak düşünülen bu mobil bilgi sisteminin şirketlerin elinde bir piyasalaştırma sürecine maruz kalması, aslında beklenebilir bir olgudur. Eğer bir devlet, kendi kamusal eğitim sistemini piyasadan korumak yerine piyasa ilişkilerine açıyorsa, orada okul içi her türlü bilgi, değer ve pratik bir biçimde metalaştırılır. Bunu önlemek için hem bilgi bağlamında bir teknoloji sorgulaması yapılmalı hem de iktidar ve şirketler dünyasının bilginin kullanım değerini değişim değerine dönüştürme sürecine karşı çıkılmalıdır.

Bugün öğrencinin bilgisini satan, yarın öğrenciyi de satar. Hababam sınıfında mizahi bir dille anlatıldığı gibi; okul satılırken onunla birlikte öğrenciler de satılır. Feodal dönemde serfleriyle birlikte satılan köyler gibi. 


1666 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? - 06/07/2013
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi?
Bir politik rönesans olarak Gezi - 29/06/2013
Bir politik Rönesans olarak Gezi
Vehim - 22/06/2013
Vehim
Taksim direnişinin içini boşaltma - 13/06/2013
Taksim direnişinin içini boşaltma
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço - 08/06/2013
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi - 15/03/2013
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi
Milli korkumuz matematik - 08/03/2013
Milli korkumuz matematik
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü - 04/03/2013
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? - 22/02/2013
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi?
 Devamı