eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Kemal İnal
inalkemal@gmail.com
Eğitimde reform treni yine hızlandı
06/09/2011

 inalkemal@gmail.com

Bakan Dinçer ile birlikte MEB neredeyse her hafta bir yeniliğe ya da reforma imza atıyor. Bunlardan Olgunluk Sınavına (Bakalorya) dair değişiklik işaretini YÖK Başkanı geçenlerde verdi ama bu karar MEB'i de doğrudan ilgilendiriyor.
YÖK Başkanı yakın zamanda yaptığı bir açıklamada üniversiteye giriş sisteminde bir değişiklik planladıklarını, 4-5 yıl sonra birinci basamak sınavını kaldırıp yerine "Olgunluk Sınavı"nı (OS) getireceklerini söyledi. Buna göre öğrenciler OS'nı aşınca üniversiteye doğrudan girebilecekler. OS, Türkiye'de geçmişte de uygulandı. Bakalorya olarak anılan bu sistemin mucidi Almanya. Şimdi Almanya, Fransa, İsviçre gibi birçok Avrupa ülkesinde uygulanan bu sistem, lise veya dengi okulları bitirme sınavıdır. Bizde ilk kez 1867'de Galatasaray Lisesinin uyguladığı ve 1974'e değin süren bu sistem, Fransa'da çok zor bir sınav olarak görülür ve öyledir de. Zorluğu da öğrenciden hem sosyal-kültürel alanda bilgi ve yorum talep etmesinden hem de doğa bilimleri alanında analiz yeteneği gerektirmesinden kaynaklanır. En az bir yabancı dil ve o dilin edebiyatı, ikinci bir modern dil, başta felsefe olmak üzere sosyal dersler, müzik, sahne sanatları, Latince gibi seçmeli dersler, bilgi kuramı (epistemoloji), spor ve fiziksel etkinlikler başta olmak üzere öğrenciler OS'da tam bir değerlendirmeye tabi tutulur. Bu sistemde fen bilimlerinin bizde olduğu gibi sosyal-kültür derslerine bir üstünlüğü olduğu anlayışı gözetilmez.
Türkiye'de uygulanacak olan OS'nın birkaç ülkenin (Almanya, Fransa, Avusturya ve Çin) sentezi olacağı varsayılıyor (yeni ilköğretim müfredatında da öyle olmuş, bilmem kaç ülkenin müfredatlarından bir sentez yapılmış ama sistemin bize özgü olduğu iddia edilmişti). OS'nın AB'ye geçiş sürecinin yanı sıra küreselleşme ile iyice güçlenen standardizasyon (OS'nın ya da Bakalorya'nın 108 ülkede uygulandığı söyleniyor, yani yaygın ve etkili bir standart konusu) ile ilgili olduğu açık. Ancak OS, bir reform değildir; zira ilk olarak, bir sınavı kaldırıp yerine bir başka sınav getirmek, sistemde bir ilerleme anlamına gelmez; aksine, sınava bağımlılık ve ölçme-değerlendirme sorunları uzayıp gider. İkinci olarak, birçok "kaliteli" üniversite, OS'yi yeterli görmeyip kendileri ayrıca bir sınav daha yapabilirler; bu da sınav sayısını artırmak anlamına gelir. Üçüncü olarak, bu sistemde öncelik, öğrencinin üniversiteyi seçmesi değil, üniversitenin öğrenciyi seçmesi olacaktır. Üniversiteler, kaliteli-kalitesiz öğrenci ayrımını işletip öğrenciler arası eğitsel eşitsizlik ve dezavantajların yeniden üretimini daha güçlü hale getireceklerdir.
OS, uluslararası ya da küresel neoliberal eğitim sistemine eklemlenmenin yeni ve ileri bir adımıdır.
Tüm dert, adına milli denilen eğitim sistemini "küresel diploma" almayı sağlayacak olan neoliberal eğitim ağına eklemlemektir. Bu çerçevede "Uluslar arası Bakalorya Organizasyonu"nun yaptığı denklik sınavını da hesaba katmak gerekir. MEB, lise eğitimini dört yıla çıkararak ve yabancı dil eğitiminde yol almaya çalışarak (ilginçtir: bir yandan İngilizce eğitimi ilköğretim üçüncü sınıfına çekilirken öte yandan Anadolu liselerinde yabancı dille eğitim iyice güdükleştirildi) bu sisteme eklemlenmeye çalışıyor. Tabii, tüm bunlar doğru-düzgün tartışılmadan, analiz edilmeden, artısı-elcsisi değerlendirilmeden yapılıyor.
OKULA DEVAM SÖZLEŞMESİ MEB, yine bir reforma imza attı! Bravo! Artık ilköğretim öğrencilerine okula devam edeceklerine dair bir sözleşme imzalatılacakmış. Okula Devam Sözleşmesi'ni öğrenci, veli ve öğretmen birlikte imzalayacaklarmış. Sözleşmeye uymayan, yani çocuğunun okula gitmemesini engellemeyen veliye idari para cezası kesilecekmiş. Bir de okullarda "Okul Risk Takip Kurulu" lcurulacakmış. Devamsızlıklar da eOkul sistemine girilip teşhir edilecekmiş. Ayrıca, devamsızlık yapan öğrencinin evine mektup gönderilecekmiş. Devamsızlığın sürmesi halinde veliye üç kez telefon edilecek, bu görüşmeler kayıt altına alınacakmış. Okul yönetimi öğrencinin devamını sağlayamazsa, "İlçe Risk Takip Kurulu" devreye girecek; idari para cezasına rağmen çocuğun okula devamı sağlanamazsa, "Çocuk Koruma Kanunu" çerçevesinde savcılığa suç duyurusunda bulunulacakmış. Akabinde olay, sosyal hizmeüer il müdürlüğüne değin gidecekmiş. Şimdi, bu uygulama iki şeyi çağrıştırıyor: 1) Okulda, okulun yanı sıra diğer resmi kurumlarla resmi denetimin güçlendirilmesi (Panoptikon-mutlak resmi gözetime devam), ve 2) kesilecek para cezalarıyla okul bütçesinin artırılması (Velinin okul harcamalarına yeni bir katılım biçimi).
Şimdi sormak gerekiyor: Çocuklar acaba okula neden devamsızlık yaparlar: a) dersleri sıkıcı bulurlar, b) öğretmeni ve okul yönetimini sevmezler, c) dershaneye zaman ayırmak isterler, d) okul kültürüne yabancılaşmış olabilirler, e) o gün hastadırlar, f) sabahın köründe yatakta uyumayı okula gitmeye tercih edebilirler, q) trafik, okula gidiş, servis vs. gibi sorunları çekmek istemeyebilirler, h) hepsi veya bazı şıklar. Soru ve şıklar bir yana, bir öğrenciyi okula getirmek istiyorsanız, önce öğrenciye okulu sevdireceksiniz. Sevgi yoksa, ne sözleşme işe yarar ne savcılığa suç duyurusu ne de sosyal hizmeüer. Aslında devletin kamu okullarına yeterli bütçe ayırma sözleşmesi yapılsa nasıl olur? Müdür, öğretmen, veli, öğrenci, mesela her sene devletin kendi okullarına yeterli parayı verip vermediğini denetlese ve vermiyorsa eğer, bunu yaptırıma bağlasa! Çocuğun okula devamı kadar, devletin kamu okullarına yeterli kaynak sağlamadaki devamlılığı da önemli değil mi?
Son olarak, İlköğretim Kurumları Standartlarına değinecektim. Şu "okullara karne" meselesine. O da haftaya kaldı. Yüksek Hızlı Reform Treni gerçekten çok hızlı!



1579 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi? - 06/07/2013
Erdoğan’ın besmelesi, Gezi’nin Twitter’ı: İyi de bu neyin nesi?
Bir politik rönesans olarak Gezi - 29/06/2013
Bir politik Rönesans olarak Gezi
Vehim - 22/06/2013
Vehim
Taksim direnişinin içini boşaltma - 13/06/2013
Taksim direnişinin içini boşaltma
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço - 08/06/2013
Taksim Gezi Direnişi-Erken bir sosyolojik bilanço
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi - 15/03/2013
Kürtçe öğrenen Diyarbakır polisi
Milli korkumuz matematik - 08/03/2013
Milli korkumuz matematik
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü - 04/03/2013
Öğretmenin sınıftaki özgürlüğü
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi? - 22/02/2013
Türkiye’de eğitim nasıl neoliberalleştirildi?
 Devamı